10 Ocak 2016 Pazar

B12 eksikliği depresyon nedeni!




B12 eksikliği, nörolojik ve zihinsel bozukluklara yol açtığı gibi 65 yaş ve üstündeki kişilerde de depresyona neden oluyor

Memorial Dicle Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Bölümü’nden Doç. Dr. Deniz Gökalp, vücutta B12 vitamin eksikliği nedeniyle ortaya çıkan şikayetlerin ortadan kaldırmanın mümkün olduğunu ifade etti.
B12 vitamin eksikliğine karşı zamanında önlem alınmadığı takdirde nörolojik ve zihinsel bozukluklar ortaya çıkabileceğine değinen Doç. Dr. Gökalp, bu konuda son derece hassas davranılması gerektiğini dile getirdi.
Doç. Dr. Gökalp "Vejetaryen beslenenler B12 vitamin eksikliğine dikkat etmelidir. B12 vitamin eksikliği, son yıllarda yaygın görülen bir sağlık sorunudur. Sinir dokusunun sağlığı ve kırmızı kan hücresi üretimi için gerekli olan B12, vücut tarafından üretilmez. Kırmızı et, tavuk, balık, karaciğer, deniz ürünleri, süt, yumurta, yoğurt ve peynirde bolca bulunan B12, sebze ve meyve grubunda bulunmamaktadır.  Özellikle vejetaryen beslenme tipi uygulayanların çok dikkat etmesi gereken bir vitamindir. B12 ile zenginleştirilmiş yiyeceklerle takviye yapılabilir" dedi.
'B12 YÖNÜNDEN ZENGİN BESİNLERİN TÜKETİMİNE DİKKAT EDİLMELİ'
B12 yönünden zengin besinlerin tüketimine dikkat edilmesi gerektiğini aktaran Doç. Dr. Gökalp "Kaynatma süresinin uzaması ve derecesinin yükselmesi, B12 vitamininin kaybını artırır. Karaciğerin suda haşlandıktan sonra suyunun dökülmesi, balık haşlandıktan sonra suyunun dökülmesi B12 vitaminin kaybını artıran sebepler arasındadır. Etler ızgara yapılırken sıcaklık ve damlayan suyla B12 vitamininin yüzde 30’u, nemli sıcaklıktaysa yüzde 10-20’sinin kaybolduğu bilinmektedir. UHT yani uzun raf ömürlü sütlerdeki kayıp yüzde 7-10 civarındayken yüzde 30 kadarı da kaynamayla kaybolmaktadır" diye konuştu.
'EN ÇOK 50 YAŞ VE SONRASINDA GÖRÜLÜR'
B12 vitamin eksikliğinin en çok 50 yaş ve sonrası olduğunu ifade eden Doç. Dr. Gökalp "B12 vitaminin vücut tarafından emilmesi zorlaşır. Vejetaryenlerin B12 ile güçlendirilmiş yiyeceklere yönelmesi veya B12 desteği için doktora danışmaları gerekir. Zayıflama amaçlı mide-bağırsak ameliyatı olanlar, alkol alışkanlığı bulunan ve aşırı alkol kullanan kişiler, yetersiz beslenen küçük çocuklar veya hamileler, antibiyotik sonrası bağırsakta aşırı bakteri bulunması B12 eksikliği yaratır.
Uzun  süredir şeker hastalığı olanlar ve mide ilacı kullananlar; ayrıca AIDS hastası olan veya HIV pozitifli kişiler de B12 vitamin eksikliği açısından risk altındadır" şeklinde konuştu.
EKSİKLİĞİ DEPRESYON SEBEBİ
B12 eksikliğinin 65 yaş ve üstünün depresyona soktuğunu anlatan Doç. Dr. Gökalp "B12 eksikliğinden ilk olarak beyin ve sinir dokusu etkilenir. Denge kaybı, yürümede zorluk, dilin şişmesi, uyuşma, karıncalanma, halsizlik, iştahsızlık, hafıza kaybı, dikkat dağınıklığı, ishal ve kulakta çınlama gibi şikayetler ortaya çıkar. Ayrıca, zihinsel fonksiyonlarda bozulmaya neden olduğu için yaşlı hastalarda alzheimerla karıştırılabilir. B12 eksikliği yaşlılarda oldukça yaygındır. Bu yaş grubunda depresyonun temel nedenlerinden biridir.  65 yaş üstünde B12 eksikliği oranı yüzde 3 veya 42 arasında saptanmıştır. Yaşlılarda B12 eksikliğine erkenden tanı konmalıdır; çünkü kolayca tedavi edilebilir ve eğer tedavi edilmezse geri döndürülemez. Nörolojik hastalıklara neden olur. B12 eksikliğini düzeltmek mental fonksiyonları ve hastaların yaşam kalitesini yükseltmektedir" ifadelerini kullandı.
'BEBEKTE GÖRÜLEN B12 EKSİKLİĞİ HEMEN TEDAVİ EDİLMELİ'
Bebekte görülen B12 eksikliğinin hemen tedavi edilmesi gerektiğine vurgu yapan Doç. Dr. Gökalp sözlerini şöyle sürdürdü:
"B12 vitamin eksikliği bebekler için de risk oluşturur. Büyüme geriliği, hareket ile ilgili sorunlar ve gelişimsel sorunlar en önemli belirtileridir. Yetişkinlerde olduğu gibi bebeklerde görülen B12 eksikliği en kısa sürede önlem alınması gereken önemli bir durumdur. Bağırsak hastalığı olanlar 50 yaşın üzerindeki kişiler, vejetaryenler, gebe kalmayı planlayan kadınlar B12 vitaminini multivitamin ilaç olarak günde 6-30 mikrogram almalıdırlar. B12 vitamin eksikliği belirtileri, vücut rezervleri tamamen tükeninceye kadar kendini belli etmez. Bu nedenle B12 vitamin takviyesi almayı her zaman göz önünde bulundurmak önem kazanır. Kandaki B12 seviyesini yükseltmek için vitamin takviyesi alınabilir ya da hayvansal ürünlerin tüketimi artırılabilir. Ancak kandaki seviyesine göre en uygun destek dozu doktora danışılmalıdır.
B12 eksikliği tedavisi, güçlü B12 hapları ya da iğneleriyle kısa sürede tedavi edilebilir. İnsan bedeni 5 yıllık B12 vitamini depolayabilir. B12 vitamini fazlalığı zararlı değildir. Alınan B12 vitamininin fazlası idrarla zararsız şekilde vücuttan atılmaktadır. B12 vitamini sinir tahribatını önler, doğurganlığı sağlar, hücre oluşumunu ve uzun yaşamasını sağlar, sinir uçlarının normal gelişimini kolaylaştırır, hafızanın güçlenmesine ve öğrenmeye yardım eder; ayrıca enerji metabolizmasında ve sinir sisteminde önemli fonksiyonları vardır."
kaynak: posta.com.tr
İlgili Aramalar:

9 Ocak 2016 Cumartesi

Sümerler' e dünya niye sessiz kaldı.?



Sümerler MÖ 200 yıllarında kurdukları medeniyetle ozamanın en üstün devletiydi öyleki bugün bile bazı ülkeler onların seviyesinde bile değil. Yaptıkları herşeyi tabletlere çivi yazısıyla yazmış bulunan tarihi sümer tabletlerinde mahkeme sonuçlarına verilen cezalara, esnafın işletmelerin nasıl ne şekilde üretim yapacaklarına kadar aklınıza gelen her şeyi tabletlere yazmışlar.
Bu gün dört büyük kutsal din kitabındaki bazı bilgiler bile bulunan sümer tabletlerine yazılmış. Ayrıca Astronomide, matematikte çok ileriydiler. İlk yazılı kanunlar ve ilk yazıyı bulan bu büyük medeniyete bu günkü dünya devletleri özellikle batı çokta fazla önem vermemekte bunun nedeni yıllarca batı dünyası Yunan uygarlığından medeniyetin ilerlediğini aşılamaya çalışmış ancak Sümer medeniyeti ve yazılı tabletler ortaya çıkınca herşey alt üst oldu.








" 2012’den M.Ö 3500’lere Sümere Yolculuk

Bu güzel ülkemize her taraftan göz diktiler. Göklere uzanan basamaklı kulelerimizin, görkemli tapınaklarımızın, arı gibi işleyen çarşılarımızın, her tarafa ulaşan kervanlarımızın, dümdüz uzanan yollarımızın, boy ürün veren tarlalarımızın, nehirlerimizde ve açtığımız kanallarda salına salına yüzen teknelerimizin, dolup taşan iskelelerimizin, her tür bilgiyi veren okullarımızın ünü uzak ülkelere kadar yayıldığından; ilkel olan bu ülkelerin halkı kıskandı bizi. Fırsat buldukça üzerimize saldırdılar. Kentlerimizi yakıp yıktılar

Okuduğunuz paragraf; Nippur’lu Ludigirra’nın anılarından bir alıntı. Yanlış duymadınız; yaklaşık M.Ö 3500’li yıllarda yaşayan Ludingirra ülkesini, anılarını yazdığı tabletlerde böyle ifade etmiş. Kendisinden sonra gelecek kuşaklara medeniyetinden iz bırakma kaygısıyla kaleme aldığı notları bir medeniyetin izlerini günümüze ulaştırmayı da başarmış.

Bu yazı sadece bir tarih yazısı değil; ismini tarihe altın harflerle yazdırmış bir medeniyete ufak bir yolculuk yapmak ve ömrünü Sümerlere adamış bir bilim insanı olan Muazzez İlmiye Çığ’dan da kısaca bahsetme amacı taşıyor.

Bir medeniyet düşünün… Bu medeniyet yaklaşık M.Ö 3500-M.Ö 2000’li yıllarda Mezopotamya’da varlık gösteren, bolluk bereket içerisinde yaşayan bir halktan oluşsun. İşte Sümerler böyle bir uygarlık olarak karşımıza çıkıyor. Mezopotamya medeniyetlerinin temelini oluşturan Sümerler yazı ve astronominin mucidi olarak tarihte önemli bir yerde bulunuyor.
Günümüzde Irak’ın güneyi olarak tabir edebileceğimiz; Dicle ve Fırat nehirlerinin kıvrımları boyunca Basra Körfezi’ne kadar uzanan topraklarda varlık gösteren Sümer Devleti, Sami kökenli olmayan bir halk tarafından kurulmuştur. Bazı kaynaklara göre bu halk; “Ubaidliler” olarak adlandırılmaktadır.Sümerlerin kökenleri noktasında net bir bilgi yoktur. Dağlık bölgelerden gelip yerleşmiş olma ihtimalleri üzerinde durulmuştur. Yerleştikleri Mezopotamya’yı dönemin en güçlü toprakları haline getiren Sümerler; tarımla uğraşan bir millettir. Bataklıkları kurutup tarım alanlarını çoğaltarak Mezopotamya topraklarını verimli hale getirdikleri belirtilmektedir.

Sümerlerin devlet yapısını incelediğimizde karşımıza şehir devletleri çıkmaktadır. Sümerlerde dinsel doktorinler ve devlet yönetiminin iç içe olduğu monarşik bir sistemin olduğunu belirtebiliriz. Bu durumu; her şehir devletinde birbirinden farklı tanrılara adanmış, bir rahip ya da kral tarafından yönetilen ve en önemli merkez olarak görülen tapınakların varlığından anlayabiliriz. Sümer şehirlerinden bazıları şu şekildedir; Kiş(İnharra), Uruk(Warka), Ur(El-Muqayyer), Nippur(Afak), Lagaş(El-Hiba) …vb. Yapılan araştırmalarda Sümer Devleti’nin en güçlü döneminde yaklaşık 35 şehir olduğu belirtilmektedir. Şehirler surlarla çevrilerek korunmuştur.

Sümerlerde toplum yapısına baktığımızda ise; sınıfsal farklılıkların olduğunu görebiliriz.  En güçlüden en güçsüze sınıflar şu şekildedir:

1)    Din adamları ve askerler
2)    Halk
3)    Köleler.

Bu sınıflara baktığımızda benzerlerini tarih boyunca ne kadar çok gördüğümüzü düşünebiliriz. Sümerlerde dinsel inanışların önemi anlaşılacağı üzere büyüktür. Sonraki dönemlerde din adamlarının güçlenerek kent yöneticileri haline gelmeleri hem dinsel hem de siyasi tüm işleri yürütmeleri, bir noktada Ortaçağ dönemiyle benzerlik taşımaktadır. Çok farklı coğrafi bölgelerde, çok farklı dönemlerde yaşayan toplumların benzer özelliklere sahip olması insanlık tarihi açısından oldukça ilginçtir.

Sümerler’de din olgusu

Sümerler çok tanrılı inanca sahip bir millet olarak tapınaklarına çok önem vermişlerdir. “Ziggurat” adını verdikleri tapınakları aynı zamanda onlar için sosyal merkez anlamına da gelmektedir. Ziggurat’lar üç kısımdan oluşmaktadır; ilk kat erzak deposu, orta kat; okul ve ibadethane, üst kat; rasathane. Sosyal hayatın tapınaklar etrafında şekillendiğini belirtmek yanlış olmaz. Sümerlerin en önemli tanrılarına örnek olarak;

Anu: Gök tanrısı
Enlil: Hava tanrısı
Ki: Yer tanrısı
Enki: Bilgelik tanrısı
Nimmah: Ana tanrıça
Nanna: Ay tanrısı
Utu: Güneş tanrısı
İnanna: Aşk tanrısı

verilebilir.

Evrenin oluşumuna dair Sümer bakışı

Sümer mitolojisine göre insanın yaradılışı ve evrenin yaradılışı aşama aşamadır. İlk olarak deniz vardır, deniz ve yer birleşir, kozmik bir dağ ortaya çıkar, tanrılar insan haline gelir ve Anu (Gök tanrısı) ile Ki (Yer tanrısı)’nın birleşiminden Enlil(Hava tanrısı) doğar. Enlil’in Ki’yi ele geçirmesiyle Nimmah(ana tanrıça) ortaya çıkar ve dünyanın esas şeklini ve düzeni Nimmah tarafından oluşturulur. Bu durum Gılgamış Destanı’nda da ele alınmıştır.

İnsanın yaradılışına bakarsak; insan tanrılara hizmet edilmesi için yaratılmıştır. Bilgelik tanrısı Enki’nin isteği üzerine insan, Ninmah ve Nammu tarafından dünyaya gönderilmiştir. Sümerler bu inanışa uygun olarak tarımla uğraşmayı tanrılara bir hizmet olarak görmüşlerdir.

Bir bilim devleti olarak Sümerler

Sümerlerin en eski medeniyeti oluşturmalarından, toplum yapıları ve dinsel inanışlarından bahsettik. Kuşkusuz tüm bunlar önemli fakat Sümerler dediğimizde esas önemli olan durum; bilime verdikleri önemde gizli. M.Ö 3500’lü yıllarda yaşayan bir uygarlığın evreni açıklama çabaları oldukça ilgi çekici.

Sümerlerin sulama sistemleri oluşturmalarını, tarımı geliştirmelerini, tekerleği bulmalarını ve öküzlere bağlı sabanlarla toprakları sürer hale gelmelerini ihtiyaca yönelik gelişmeler olarak yorumlayabiliriz. Ama Sümerler bunların yanı sıra farklı buluşlara da imza atmışlardır. Matematik konusunu ele aldığımızda; 60 rakamına dayalı “seksajismal sayı sistemi”ni bulmuş ve bu sistemi tüm zaman ve mekân hesaplamalarında kullanmışlardır.  Sümerlere göre ay; 30 gün, yıl; 360 gündür. Gece 12 saat, gündüz de 12 saattir. Bir yıl; 12 aydır. Dört işlemi, çarpma ve bölme cetvellerini bulmuşlardır. Yine dairenin 360 dereceye bölünmesi gerektiğini öne sürmüşlerdir. Bu bilgilere dayanarak; günümüz takvim sisteminin temelini Sümerler’e dayandırmamız kanaatimce yanlış olmayacaktır. Sümerler aritmetik ve geometrinin temelini atan medeniyet olarak kabul edilmektedir.

Sümerlerin tapınakların en üst katını ayırdıkları rasathanelerle uzaya ilişkin yaptıkları çalışmalar astronomi biliminin temelini oluşturmuştur. Güneş ve ay tutulmalarını saptayabilmişler. Merkür, Venüs, Mars, Jüpiter’in hareketlerini takip edip kayıt altına almışlardır. En önemli merkezlerinde rasathaneleri kurmaları ve uzaya ilişkin bilimsel saptamaları onların bilime verdikleri önemi açıkça ortaya koymaktadır. Günümüzde popüler olan burçlar da yine Sümerler tarafından ortaya çıkarılmış ve günümüze ulaşmıştır.

Alan, hacim, uzunluk ve ağırlık ölçülerini kullanan Sümerler; sütun, kubbe ve kemer yapılarını bulan ve bunları mimarilerinde kullanan uygarlıktır. Kabartmacılık, oymacılık, heykeltıraşlık, kuyumculuk yine o dönemde ortaya çıkmıştır. Çanak çömlek yapmışlar ve madenleri işlemişlerdir.

İnsanlık tarihinin en önemli buluşlarından biri olan tekerlek; Sümerlerin vurgulanması gereken buluşlarından birisidir. Tarihi kayıtlara bakıldığında ilk tekerlek tasviri; M.Ö. 3.500 yıllarına ait, Sümerler tarafından resmedilmiş bir kızakta görülmektedir.

Hukuk kurallarını da ilk kez bulan devlet yine tarihte Sümerler olarak belirtilmektedir. İlk kurallar Lugaş Kralı Urukagine tarafından oluşturulmuştur.

Çivi yazısıyla tarihe imza atmak
Sümerler tarihte, yazıyı bulan ilk medeniyet olarak yer almaktadır. Yazının bulunduğu tarih olarak M.Ö 2500’lü yılları söyleyebiliriz. Buldukları çivi yazısı sayesinde sonraki dönemlerde Sümerlerle ilgili bilgilere kolayca ulaşılmıştır.

Sümerler fikirler ya da sözcükler için farklı grafik semboller kullanmışlardır. Bu semboller; “İdeogram” olarak adladırılmaktadır. Yine Sümerlerin yazınsal eserlerine bakıldığında pitogramlara da rastlanmaktadır. “Pitogram” da yine bir kavramı resmetme yoluyla temsil eden semboldür, fakat sadece somut kavramları temsil eder. Örnek verirsek; bir evi, bir tapınağı…vs.

Sümerler buldukları çivi yazısı ile yazınsal alanda önemli eserler bırakmışlardır. Bunlara örnek olarak Gılgamış Destanı, Yaradılış Destanı ve Tufan Hikâyesi verilebilir.

Sümerler konuştukları dili; “Emegir” olarak adlandırmışlardır ve okullarda dil eğitimine önem vermişlerdir. Sümerce üzerine yapılan çeşitli araştırmalarda; Sümerce’nin Ural-Altay dil ailesine benzediği belirtilmekte, Türkçe ile benzerlik ve farklılıklara değinilmektedir. Bu çalışmalara örnek olarak; İbrahim Okur ve Muazzez İlmiye Çığ’ın araştırmalarını gösterebiliriz.

Mustafa Kemal Atatürk’ün de Sümerce ve Sümerler’e verdiği önem büyüktür, bunu da belirtmeden geçemeyiz. Atatürk; Sümerceyi Türkçeye yakın bulmuş, Sümerlerin Asya’dan gelmiş olabileceklerini düşünmüştür. “Sümeroloji” bölümünün kurulmasını sağlamasından, 1933 yılında Sümerbank’a bu ismi vermesinden verdiği önemi açıkça görebiliriz.

Sümerli Devleti’nin makus talihi

Sümerli Devleti yaşadığı bolluk bereket döneminden sonra maalesef güçsüzleşmeye başlamış, Mezopotamya’ya göç eden Akkadların egemenliği altına girmiştir. Son kalan Ur Kenti’nin yönetiminin de düşmesi sonucu Sümerlilerin yönetimi son bulmuştur. Bundan sonra Mezopotamya’da Sümerli olmayan farklı grupların yönetimleri söz konusudur.

Sümerlerden söz ederken Sümerolog Muazzez İlmiye Çığ’dan bahsetmemek olmaz. Muazzez İlmiye Çığ Türkiye’de bu alandaki az bilim adamlarından, aynı zamanda akla ilk gelen isimlerden de biri.

Muazzez İlmiye Çığ 1914 doğumludur. Ankara Üniversitesi Dil Tarih Fakültesi Hititoloji Bölümü’nden mezun olan Çığ, İstanbul Eski Şark Eserleri Müzesi Çiviyazılı Belgeler Arşivi’nde 31 yıl boyunca Sümer, Akad ve Hitit dillerinde yazılmış on binlerce tableti temizleyip, sınıflamış, 74bin tabletten oluşan çivi yazılı belgeler arşivini oluşturmuş, üç bin tabletin kopyasını yapıp katalog halinde yayımlamıştır. 1972 yılında emekli olana kadar bu alanda çeşitli kongre ve çalışmalara katılan Çığ, emekli olduktan sonra da bu alandaki çalışmalarına devam etmiştir. Samuel Noah Kramer’in yazdığı, Sümerleri anlatan en ünlü kitap “Tarih Sümerlerde Başlar” kitabını yine Türkçe’ye çeviren de Muazzez İlmiye Çığ’dır. Fahri Doktora ünvanına sahip olan Çığ yazdığı 13 kitapla Sümer ve Hitit kültürlerini tanıtmaya çalışmıştır. Bu kitaplardan biri olan Sümerli Ludingirra ile Sümerli Devleti’ne orada yaşayan birinin gözüyle bakabilme imkânına sahipsiniz.

Yazının girişinde anılarından bir alıntı okuduğunuz Sümerli Ludingirra kuşkusuz çivi yazısını etkili bir şekilde kullanan biri. Kendisi bir öğretmen, 70 yaşına geldiğinde ülkesinin gelecekte unutulmaması için bir şeyler yapmanın gerekli olduğuna inanıyor ve anılarını yazmaya başlıyor. Bunu neden yaptığını bir de kendisinden öğrenelim;

“Ben küçük bir adamım, bunu önlemek elimden gelmez diye yakınıyordum. Bir gün birdenbire aklıma geldi. Ben bir yazar olduğuma göre, ulusumuzun bulduklarını, başardıklarını, geçmişimizi, geleneklerimizi, ne kadar uygar olduğumuzu, gerek Sümerliliklerini unutmaya başlayan gençlerimize, gerek daha sonra gelecek kuşaklara neden yazılarımla bildirmeyeyim dedim ve yaşamöykümü yazmaya karar verdim. Böylece her tarafa, herkese, her çağa ulaşacağımı umut ediyorum”

Ludingirra’nın bu ifade ettiklerinin tamamı bir kurgu değil, gerçek. Bunları bize ulaştıran Sümerolog Muazzez İlmiye Çığ.“Sümerli Ludingirra” isimli kitabında incelediği tabletlerden derlediği Ludingirra’nın anılarına yer vererek o döneme farklı şekilde bakmanızı sağlıyor.

Ludingirra’dan son olarak:

“Bizim uygarlığımız belki binlerce yıl sonra yaşayan insanlara da geçecek. Bizim attığımız temeller üzerine yenilerini koyacaklardır. Ah! Onlar da bizi hatırlayıp bıraktığımız kültür mirası için teşekkür edebilseler.”

Ludingirra’ya Sümerler tarihini incelediğinizde şaşkınlıkla katılıyorsunuz. Kültür seviyesi yüksek, bilimsel yenilikleri gerçekleştiren bir medeniyetle günümüz medeniyetleri arasındaki benzerlikleri görüyor ve karşılaştırma yapma imkânına sahip olabiliyorsunuz. Günümüzde sahip olduğumuz teknolojik ve sosyolojik bazı imkânlarımızı onların medeniyeti sayesinde kazandık, bunu ön gören Ludingirra’ya hayran kalmamak imkânsız. Mezopotamya’nın bu güçlü, bilgili toplumunun buluşlarının tarihimizde önemli bir yere sahip olduğu bir gerçek. Sümeroloji biliminin devamının ve gelişiminin desteklenmesi bu noktada büyük önem arz ediyor.

kaynak: acikbilim.com  Sinem Doğan "


İlgili Aramalar:

Derin Sözler...Derin Sözler...



Yalın ayak başı kabak gezdik hep garb-ı alem 
Kimi yahşi kimi vahşi kimi erbab-ı kalem 
Ünvanın hıyardır amma diyelim bari badem 
Ver sokayım çizmene hediye olundu madem.
Cem Yılmaz ( Yahşi Batı filmin' den )




Ziya Paşa
Ziya Paşa (d. 1825, İstanbul - ö. 17 Mayıs 1880, Adana), Türk yazar, şair ve devlet adamı. Asıl ismi "Abdülhamid Ziyaeddin"dir.

Sözleri
Vefasızın meclisinde bade içilmez.
İyiliğin değerini bilmeyenin masasında şarap içilmez.
Zulm ile âbâd olanın, âhiri berbâd olur.
Eziyetle yükselenin, sonu kötü olur.


Beyitleri
Canan gide rindan dağıla mey ola rizan
Böyle gecenin hayr umulur mu seherinde?
Sevgililer gitse, aşıklar dağılsa, şaraplar dökülse,
Böyle gecenin hayır umulur mu seherinde?

İdrak-i maâlî bu küçük akla gerekmez
Zira bu terâzi o kadar sıkleti çekmez.

Her şahs-ı harîmi Hak'a mahrem mi sanırsın
Her tac giyen çulsuzu Edhem mi sanırsın?
Dehri arasan binde bir âdem bulamazsın
Adem görünen harları âdem mi sanırsın?

Ayinesi iştir kişinin lâfa bakılmaz
Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde.
Aynası iştir kişinin söze bakılmaz,
Şahsın görünür aklının yüksekliği eserinde.

Sadık görünür kısvede erbab-i hiyanet
Murşîd sanılır vehlede eshab-i delalet.

Pek rengine aldanma felek eski felektir
Zîrâ feleğin meşreb-i nâ-sâzı dönektir.

Allah'a sığın şahs-ı halimin gazabından
Zîrâ yumuşak huylu atın çiftesi pektir.

Yaktı nice canlar o nezaketle tebessüm
Şîrin dahi kasd etmesi câna gülerektir.

Bed-asla necabet mi verir hiç üniforma
Zer-dûz palan ursan eşek yine eşektir.

Bed-maye olan anlaşılır meclis-i meyde
İşret, güher-i âdemi temyize mihenktir.

Nush ile uslanmayanı etmeli tekdîr
Tekdîr ile uslanmayanın hakkı kötektir.

Milyonla çalan mesned-i izzette ser-efrâz
Birkaç kuruşu mürtekibin câyi kürektir.
Sirkat çoğalıp lâfz-ı sadakat modalandı
Nâmus tamâm oldu hamiyyet yeni çıktı.
Sâdıkları tahkîr ile red kaaide oldu
Hırsızlara ikram ü inayet yeni çıktı.
İnsana bağlılık yakışır, görse de kabul,
Yardımcısıdır doğruların Hazreti Allah.
Hak söyleyen evvel dahi menfûr idi gerçi
Hainlere ammâ ki riâyet yeni çıktı.
İslâm imiş devlete pâ-bend-i terakki
Evvel yoğ idi işbu rivâyet yeni çıktı.
 ( Şimdiki Türkçe ile aşağıda ) 
İslam imiş devletin ilerlemesine engel,
Önceden yok idi bu söylenti yeni çıktı.
Zannetmeyin ki ben Amasya'da paşalık yaptım
Gördüğüm yetimlere babalık yaptım.
Kalkın ey Felah-ı Vatan dediler, kalktık
Herkes oturdu, biz ayakta kaldık.

Bi-baht olanın bâğına bir katresi düşmez
Bârân yerine dürr-ü güher yağsa semâdan.
Afv ile mübeşşer midir eshâb-ı meratib
Kânun-i cezâ âcize mi hâs demektir?

En ummadığın keşf eder esrar-ı derunun
Sen herkesi kör, alemi sersem mi sanırsın?
En ummadığın kişi ortaya çıkartır sırlarını derindekinin
Sen herkesi kör, evreni sersem mi sanırsın?

İncinmemek istersen eğer mülk-i fenada
Bir kimseyi incitmemeğe hasr-ı meram et.

Erbab-ı kemali çekemez nakıs olanlar
Rencide olur dide-i huffaş ziyadan.
Olgun kişileri [bilgeleri] çekemez eksikliği olanlar
Gece kuşlarının gözü rahatsız olur ışıktan.

Asafın mikdarını bilmez Süleyman olmayan
Bilmez insan kadrini alemde insan olmayan.

Diyar-ı küfrü gezdim beldeler kâşâneler gördüm
Dolaştım mülk-i İslâmı bütün virâneler gördüm.
Müslüman olmayanların ülkelerini gezdim imar olunmuş gördüm,
Müslüman ülkelerini gezdim harabeler gördüm.

İkbal için ahbabı siayet yeni çıktı
Bilmezdik evvel bu dirayet yeni çıktı.
Gelecekte yükselmek için dostları çekiştirmek yeni çıktı,
Bilmezdik önceleri bu beceri yeni çıktı.





Terkîb-i bend, Ziya Paşa'nın 1870'te, Cenevre'de iken Hürriyet'i tek başına çıkarmaya devam ettiği dönemde yazdığı ünlü şiirinin adıdır.

Bu şiirden yapılan ve çok sık kullanılan bazı alıntıların aslı şöyledir:

Terkîb-i bend (Ziya Paşa)
...
Erbâb-ı kemâli çekemez nakıs olanlar
Rencide olur dîde-i huffâş ziyadan
...
...
Âyînesi iştir kişinin lâfa bakılmaz
Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde
...
...
En ummadığın keşf eder esrâr-ı derûnun
Sen herkesi kör âlemi sersem mi sanırsın
...
...
Allah'a sığın şahsı halimin gazabından
Zîrâ yumuşak huylu atın çiftesi pektir
...
...
Bed-asla necâbet mi verir hiç üniforma
Zer-dûz palan ursan eşek yine eşektir
...
...
Nush ile yola gelmeyeni etmeli tekdir
Tekdir ile uslanmayanın hakkı kötekdir
...
İdrâk-i meali bu küçük akla gerekmez
Zîrâ bu terâzû o kadar sıkleti çekmez





İlgili Aramalar: