27 Ağustos 2017 Pazar

Fazla kilolarınızdan kısa sürede kurtulun

Bağımlılıklardan kurtulma konusunda dünya çapında tanınan, enerjiye dayalı doğal arınma yöntemi "Abrahamson Metodu" ile gluten ve şeker bağımlılığından arınmak mümkün!

Son dönemde birçok kişi sindirilmesi zor bir tür protein olan gluteni hayatından tamamen çıkarıyor. Hollywood'da birçok ünlü artık glutensiz ürünlerle beslenmeye özen gösteriyor. Gwyneth Paltrow, Victoria Beckham ve Rachel Weisz glutensiz beslenme ile sağlığını koruyan ve bu yöntemle kilo kontrolü sağlayan ünlülerden sadece birkaçı.

İstanbul'da "Be Positive" çatısı altında, "Abrahamson Metodu" terapistleri tarafından verilen hizmet, şeker ve gluten gibi bağımlılıklardan arınma konusunda tek seansta yüzde seksenin üzerinde başarı sağlıyor.

Abrahamson Sistemi ile tek seansta şeker ve glüten yeme isteğini azaltır, tatlı yeme ihtiyacına kayıtsız kalmayı sağlar! Arınma sürecini takip eden kişiler şeker / gluten bağımlılıklarından arındıkları gibi birkaç gün içinde metabolizma üzerindeki olumlu etkileri gözlemlerler. Şeker, gluten bağımlığından arınan kişiler, daha odaklı, daha canlı olduklarını, daha az uykuya ihtiyaç duyduklarını ve genelde kendilerini daha iyi hissettiklerini ve daha neşeli olduklarını bildirirler.

Abrahamson Arınma Programı dünya çapında; sigara, şeker ve glüten gibi kötü alışkanlıkların yanı sıra; alkol, tırnak yeme, saç yolma (trikotillomani), deri yolma (dermatilomanı-CSP), kumar ve daha ağır ve karmaşık bağımlılıklardan kurtulmak için de kullanılıyor.

Aldatmanın 10 Çeşidi

Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği (CİSED) verilerine göre Türkiye'de erkeklerin yaklaşık yüzde 58'i, kadınların ise yaklaşık yüzde 40'ı evlilikleri süresince en az bir kere olmak üzere evlilik dışı ilişki yaşıyor. 

CİSED Genel Başkanı Psikoterapist Cem Keçe, aldatma türlerini şöyle sıralıyor:

1) Seks İşçileriyle Paylaşılan Cinsellik
Bu tür sadakatsizlik, çoğunlukla erkeklere özgü olmakla birlikte son yıllarda kadınlarda da sıklıkla görülüyor. Bu aldatma türünün altında cinsel arzuların doyurulmasından başka bir neden yatmıyor. Bu tür ilişkiye; çeşitli sebeplerle eşi ile cinsel ilişkiye giremeyenler ya da cinsel doyuma ulaşamayanlar, fantezilerini eşine açıklamaya çekinenler, fantezileri eşi tarafından kabul edilmeyenler, eşine yüklediği anlamdan dolayı eşini fantezilerine ortak etmek istemeyenler başvuruyor. Bu şekilde sadakatsizlik yapanlar evliliklerini bitirmeyi düşünmezler ve bu ilişkileri bir tür ihtiyaç giderme olarak görürler.

2) Seks veya Tutku Bağımlılığı
Seks veya tutku bağımlıları farklı partnerlerle, farklı deneyimler arıyor. İlişkiye girilen partner sayısı, denenen pozisyon sayısı, gerçekleştirilen fantezi sayısı bu kişiler için çok önemlidir. Adeta ellerinde sekse dair yapılacaklar listesi vardır. Mevcut eşlerinin bu sadakatsizlikte hiçbir payı, eksikliği veya hatası yoktur. Toplumun "zampara" olarak bahsettiği bu kişilerin bir kişiye sadık kalmaları mümkün değildir ve bağımlılıklarının mutlaka tedavi edilmesi gerekir.

3) Fırsattan İstifade
Alkol alınan bir ortam, eşin olmadığı bir parti, şehir dışındaki bir iş toplantısı gibi eşin varlığından bedenen uzaklaşılan bir yer ve zamanda aynı kişi ile bir daha olmamak üzere bir kereliğine yaşanan cinsellik içerikli bir aldatma türüdür. Duygusal bağdan yoksun olan bu aldatma türü genellikle "bir kaçamak" olarak görülür ve önemsizleştirilir. Bu şekilde eşine ihanet edenler genellikle evliliklerinden memnundurlar, eşlerini severler ve terk etmeyi kesinlikle düşünmezler. Eşlerine ve evliliklerine çok fazla güvendikleri ve empati kurma yetenekleri olmadığı için her fırsattan istifade ederler.

4) Boşanma Öncesi Hazırlık
Bazen eşlerden biri diğerine olan bağlılığını yitirir ve evliliği bitirmek ister, fakat bunu ne eşine söyleyebilir ne de boşandıktan sonra yalnız kalma fikrine tahammül edebilir. Kişi yeni bir ilişkiye başlayarak başka bir dala tutunmuş olur, böylece kendi psikolojik güvenliğini sağlar ve kendini boşanmaya hazırlar. Eşinden de uzaklaşacağı için eşini de boşanma evresine hazırlamış olur. Bu tür bir aldatma ilişkisinde aldatma partnerinin pek bir önemi olmadığı gibi bu kişiye duyulan duygular da hiç güçlü değildir. Bu kişi daha çok destek kuvvet gibidir.

5) Terazi Tipi İlişki Üçgeni
Bu tür sadakatsizliklerde evlilik eşi ve aldatma partneri ile ilişki eşzamanlı olarak sürdürülür. Cinsel yönü gibi duygusal yönü de çok güçlü olur bu aldatma ilişkisinin. Aldatan kişi eşine ve diğer partnerine karşı farklı sorumluluklar hisseder. Genellikle bu iki kişi farklı özelliklere sahiptir ve birbirlerini tamamlıyor gibidirler. İkisinden alınan mutluluk farklıdır. Bu yüzden aldatan kişi ne eşinden boşanabilir ne de yeni ilişkiyi sonlandırabilir. Bu tarz terazi tipi ilişki üçgenlerinde genellikle eş huzur ve sevgi açlığının giderildiği, aldatma partneri ise aşk ve tutkunun yaşandığı kişidir.

6) Kıssasa Kıssas
Bu tür ilişkiler bir aldatılma hikâyesinin ya hemen ardından ya da uzun zaman sonra yaşanır. İlk aldatılan eş yeniden özgüvenini kazanmak, beğenilen ve çekici biri olduğunu özellikle kendine ispat etmek ve ilk aldatan eşin karşısında kendini iyi hissedebilmek için bu tür bir sadakatsizlik yapar. Kendine yönelik duyguları tedavi etme amacıyla yapılan sadakatsizlikler genellikle çok gizli yapılır ve ortaya çıkmaması için her türlü tedbir alınır. Sadakatsizlik; sadakatsizliği ilk yapan kişiden intikam alma, aldatılmanın dayanılmaz ağırlığını ona da yaşatma amacı taşıyorsa kişi pek ihtiyatlı davranmaz ve bir şekilde eşine yakalanır. Amaç özgüvenini kazanmak ya da acı vermek olduğu için ihanet seks ilişkisini içermeyebilir.

7) Kıskandırma İhaneti
Düzgün yürüyor gibi görünen bir evlilikte eşlerden biri ihmal edildiğini düşünebiliyor. İlişkilerinin ilk yıllarının özlemi içinde olan veya seks ihtiyaçları karşılanmayan kişi, eşi için artık görünmez olduğu inancına kapılabiliyor. Kendini fark ettirmek için türlü girişimlerde bulunan, fakat bir türlü ihmalkâr eşin dikkatini çekemeyen kişi son çare olarak ihanete başvuruyor. Eşinin kendini kıskanmasını sağlamak için uyarı mahiyetinde bir gecelik ilişki yaşayabiliyor. Yaşanan kriz sonrasında evliliklerinin tazeleneceğini düşünüyor. Bu tür sadakatsizliklerde amaç mevcut eşin kendine gelmesini sağlamaktır, aldatma partnerinin hiçbir önemi ve aldatma partnerine beslenen bir duygu yoktur.

8) Geri Püskürtme
Daha çok evlilik dışı sevgililik ilişkilerinde görülen bu tür sadakatsizliklere yakın ilişkiye tahammülü olmayan kişiler başvurur. Duygusal olarak birine bağlanmaktan korkan kişi mevcut ilişki giderek ciddileştiğinde ve iki kişi arasında karşılıklı bir bağ oluşmaya başladığında araya mesafe koyma amacıyla sadakatsizlik yapar. Böylece hem kendi duygularını dizginlemiş hem yakınlaşılan kişiyi kendinden soğutmuş olur. Bu kişiler için ilişkinin sınırları vardır ve o sınırlar aşılmamalıdır. Onlardan daha fazla sevgi istenmemeli, daha fazla ilgi beklenmemeli, daha fazla vakit alınmamalıdır; evlilikten bahsedilmemeli, beraber yaşama fikri sunulmamalıdır. Aksi takdirde herhangi biriyle yaşanan bir aldatma ilişkisi ile mevcut kişi geri püskürtülür.

9) Nefes Almak
Eşiyle arasında çatışmalar olan, evlilik içi sorunlar yaşayan, iş hayatı da iyi geçmeyen, kendini en yakınlarına bile ifade edemeyen, üzerinde sürekli bir baskı olduğunu düşünen bazı kişiler eşlerini seviyor ve beğeniyor olsalar da kendilerine rahat bir aldatma partneri edinebiliyorlar. Belirli aralıklarla görüşülen partnerle hiçbir sorumluluk olmadan yaşanan ilişkinin amacı; tüm gerginliklerden bir an için uzaklaşmak, kafayı rahatlatmak ve hayatta mücadele edebilmek için dolu bir nefes alabilmektir. Bu tür sadakatsizliklerde çoğunlukla eşlerin payı büyüktür. Aldatma partneri genellikle mevcut eşten daha düşük niteliklere sahip olur; daha çirkin, daha fakir, daha başarısızdır; fakat daha iyi dinler ve daha fazla rahatlatır. Kişi eşinden göremediği ilgiyi aldatma eşinden görür; böylece kendini daha iyi ve daha güçlü hisseder.

10) Sadece Aşk
Bazı evli kişiler, hiç beklemediği bir anda ve şekilde bir başkasına âşık olabiliyor. Aşk; hayatın zorluklarından kaçmayı, güzellikleri yeniden görebilmeyi, hayata daha mutlu sarılabilmeyi, daha genç ve dinç hissedilmeyi sağladığı için elin tersiyle itilebilen bir duygu olamıyor. Bu nedenle âşık olan kişi sadakatsizlik yapmaması gerektiğini düşünemiyor. Eşine ihanet etmezse kendine ihanet etmiş gibi hissediyor ve kendini doludizgin aşka bırakıyor. Aldatılan eş ise kendinde olmayıp da aldatma partnerinde var olan şeyin ne olduğunu sorgulamaya başlıyor. Bu tür sadakatsizliklerde eşin görünürde ve hakikatte bir hatası ve payı yoktur. Eşi aldatmaya iten ise çoğunlukla çok düzgün olan evliliğin ya da ilişkinin tekdüze seyridir.

Ev tadilatında 8 gizli tehlike

Evde tadilat ve dekorasyon yaparken hastanelik olmayın. Bu yaz evinizdeki tadilatı kendiniz yapmakta kararlıysanız bu haberi okumadan işe girişmeyin.

Türkiye'de yapı marketlerinin çoğalmasıyla birlikte 'evdeki tadilat ve dekorasyonu kendin yap' fikri kulağa hoş gelmeye başladı. Bu işler gerçekten eğlenceli. Fakat dikkat edilmezse hastanelik olabilir hatta ailenizin de sağlığını riske sokabilirsiniz.

Mimar Funda Varlık ve İç Mimar Oya Çavdar, evinizde tadilat ve dekorasyon sırasında karşılaşabileceğiniz gizli tehlikeleri ve almanız gereken önlemleri sizler için kaleme aldı:

EVİNİZİ BOYARKEN KANSER RİSKİNİ GÖZ ARDI ETMEYİN

Evde kullanılan boyaların içindeki çözücüler ve bir takım uçucu organik bileşikler sağlığa zararlı kimyasallar içerir. Boyalar kururken bu kimyasallar havaya karışır ve tarafımızdan teneffüs edilir.

Konut için günümüzde en çok kullanımda olan boyalar; plastik boyalar, su bazlı boyalar ve yağlı boyadır.

Su bazlı boyalar akrilik esaslı. Alerjik ve koku hassasiyeti olan kişiler için üretilmiştir. Su ile inceltilebilmesi ve solvent salgılamaması önemli bir avantaj.

Yağlı boyalar ise daha çok parlak görünüm için kullanılan boyalar. Boyanın eşit şekilde dağılması ve incelmesini sağlamak için çözücü yani tiner eklemek gerekiyor. Ve kuruması sırasında içerdiği kimyasalları ortama salgılıyorlar.

Boyadan çıkan gazların solunması astım ve sinüs problemlerinin körüklenmesine neden oluyor.

Boya yapılırken boya yapısında barınan kimyasal gazlar ve çözücüler açığa çıkmakta. Bunlar akciğerler tarafından emilip kan dolaşımına karışır. Baş ağrısı ve baş dönmesi yapabilir. Havalandırma olmayan bir odada uzun süre boya yaparsanız bayılmanıza bile neden olabilir.

Bu tür uçucu karışımlar teneffüs edildiğinde, göz, burun ve boğaz rahatsızlıkları ortaya çıkabiliyor. Büyük miktarlara maruz kalındığında, hayvanlarla yapılan deneyler; bu kimyasalları doğuştan sakatlıklarla, kanser ve sinir sisteminde oluşan zararlarla doğrudan ilişkilendirmiştir.

Profesyonel boyacılar ne yazık ki büyük risk altındadır. Dünya Sağlık Örgütü'ne göre boyacıların özellikle akciğer kanseri olma riski normalden %20 daha fazla. Danimarka'da, uzmanlar uzun zaman boya ve çözücülere maruz kalanlarda "boyacı bunaması" dedikleri nörolojik durum tespit ettiler. Sheffield ve Manchester üniversitelerinin çalışmalarında düzenli olarak bu kimyasallara maruz kalan erkeklerin üreme problemlerine daha yatkın oldukları görüldü.

Cilt üzerine bulaşan boya da alerjik döküntü gibi bir reaksiyona neden olabiliyor. Ama bunu ciltten çıkarmak için kullanılan tinerin ciltte yaratabileceği hasar çok daha vahim maalesef..

SU BAZLI BOYALAR, SENTETİK BOYALARDAN DAHA AZ RİSKLİ

ÇÖZÜM: Su bazlı boyalar, çözücü bazlı boyalardan daha az risklidir, kimyasal toksin içermez ve daha az kokarlar. Alternatif olarak uçucu organik karışım içermeyen ve kokusuz doğal boyaların denenmesi gerekmektedir.

Doğal boyalar toksin salınımı yapmazlar. Fırçalar da su ile yıkanabildiği için ayrıca terebentin veya tiner kullanmayı gerektirmez.

Boya yaptığınız odanın sürekli iyi şekilde havalandırılmasını sağlayın ve camları açık tutun. Sık sık temiz hava almak için dışarı çıkın, boya kuruyana kadar odaya girmeyin. Nefes filtreli maske kullanın. Solventler yüksek derecede yanıcıdır, boya tenekelerini ateşten uzak tutun. Yağlı boya bulaşmış bezler de kolaylıkla tutuşabilir. Kullandığınız boyalı bezleri, fırça ve ruloları, boya tenekelerini kimyasal atık olarak uygun şekilde yok edin.

DUVARDAKİ ESKİ BOYAYI KAZIMAYIN, KURŞUN YAYILABİLİR

Günümüzde kullanılmasa da eski evlerdeki boyayı duvardan kazıyarak sökerken kurşun yayılabilir ve bu da teneffüs edilebilir. Eskiden kurşun, boyaya renk katması ve daha çabuk kuruması için kullanılırdı. Kurşun vücutta birikir ve düşük IQ'ya ve çocuklarda davranış bozukluklarına neden olabilir. Duvarları kazırken küflerden çıkacak gazlar da o ortamda solunacaktır. Ardından ciğerlerde birikerek balgam, hırlama, nefes alma zorluğu ve potansiyel astım hastalığına neden olabilir.

Evinizin yaşı boyada kurşun olup olmadığının ipuçlarını verir. Özellikle 1978 yılından önce inşa edilen binalarda istemeseniz de buna maruz kalırsınız. Kapılarda, çerçevelerde, radyatörlerde ve süpürgeliklerde de bulunabilir.

ÇÖZÜM: Boya yaparken kurşunla baş etmenin en kolay yolu eski boyanızın üstünü modern yeni bir boya ile kaplamaktır. Bu kurşunun size zarar vermesini engelleyecektir. Eğer kurşunlu eski boyayı kaldırmaya ihtiyacınız var ise profesyonel yardım almalısınız. Böylece boya kaldırılırken boya partiküllerinin evinizin başka yerlerine yayılmasını da engellemiş olursunuz.

YERLERİ ZIMPARALARKEN CİĞERLERİNİZ ZARAR GÖREBİLİR

Zımpara işi kolaylıkla teneffüs edebileceğimiz ince tozlar meydana getirdiğinden ciğerlerimize zarar verebilir. Bu ince tozlar deri üzerinde de tahribat yapabilir.

ÇÖZÜM: Bu işlem sırasında toz geçirmez maske ve eldiven kullanılmalı. Ya da ıslak zımpara yapmalı, bunun için de özel bir zımpara kağıdı kullanmalısınız. Bu daha az toz meydana getirecektir ve ciğerleriniz ve derinizin daha az etkilenmesine yardımcı olacaktır.

CİLA YAPARKEN ÇOCUĞUNUZ ASTIM OLABİLİR

Boyada olduğu gibi ahşap üzerinde kullanılan cilalar da uçucu organik maddeler içerir. Teneffüs edildiğinde baş ağrısı, göz, burun ve boğaz rahatsızlıklarına neden olabilir. Bu tür kimyasallara maruz kalmış çocukların astım olma riski diğer çocuklara göre dört kat fazladır. Hayvanlar üzerinde yapılan çalışmalarda bu maddelerin kanserle bağlantısı bulunmuştur.

ÇÖZÜM: Odada camlar açık bir şekilde çalışın. Daha iyisi açık alanda solvente dirençli koruyucu eldiven kullanarak çalışın. Kimyasala maruz kalma sürenizi sınırlayın ve sık sık ara verin; yarım saatte bir temiz hava almak için dışarı çıkın.

DUVAR KAĞIDI TUTKALI EGZAMAYI TETİKLER

Duvar kağıdı tutkalları küfü önlemek için mantar ilacı içerir, bu da bazı kişilerde deri problemlerini ve egzamayı tetikler. Ve cilt bir kere alerjik reaksiyon gösterirse aynı ortama her maruz kaldığında bunu tekrar edecektir.

ÇÖZÜM: Duvar kağıdı tutkalına temas etmemek için eldiven kullanınız. Daha da iyisi eğer mümkünse mantar ilacı içermeyen yapıştırıcı kullanmaya özen gösteriniz.

CAM YÜNÜ CİĞERLERİNİZE VE BOĞAZINIZA ZARAR VERİR

Yalıtım malzemeleri cam yününden oluşmaktadır, derinizin içine nüfuz edebilir ve zarar verir. Ayrıca teneffüs edildiğinde ciğerleriniz ve boğazınız da tehlike altındadır.

ÇÖZÜM: Elleriniz ve cildiniz eldivenle, yüzünüz maske ve gözlükle korunmalıdır.

YEMEKLERİNİZİN ÜZERİNE ÇÖKEBİLİR, YILLARCA VÜCUDUNUZDA KALABİLİR

Duvardan duvara halılar yanmayı geciktirici madde içerebilir. Ürünleri yanmaz hale getirmek için kullanılan kimyasallar, insanlar ve yaban hayatı üzerindeki etkilerinin kaygılarından dolayı zaman içinde yasaklandı.

Hayvanlar üzerinde yapılan çalışmalarda meme kanseri ile bağlantılı olabileceği görüldü. Midyelerde ve deniz salyangozlarında kısırlık, farelerde ise düşüğe neden olduğu tespit edildi. Uzmanların insanlarda da aynı sonuçları doğuracağı ile ilgili ciddi kaygıları oluştu. Bromlu alev geciktiriciler bulundukları ortamda insanlar tarafından solunabilir hatta ev tozu ile karışıp yemeklerinizin üzerine çökebilir. Yağda çözülebilir olduklarından vücuttan atılmaları zordur ve yıllarca vücudumuzda kalabilir.

ÇÖZÜM: Düzenli olarak evinizi süpürerek toz birikmesine engel olun. Yün, pamuk, jüt (hint keneviri) ve rattan gibi doğal ürünlerden yapılan halı satın almayı tercih edin.

GÖZLERİNİZ, BURNUNUZ VE BOĞAZINIZ ZARAR GÖREBİLİR

Çoğu ağartıcılar, küf ve kireç sökücüler Sodyum Hipoklorit adında bir kimyasalı içerir. Yüksek derecede yıpratıcıdır. Salgıladığı zehirli gazlar; gözler, burun ve boğaz için zararlı olabilir.

Ağartıcı ve amonyaklı maddeler içeren ürünleri aynı odada kullanmak çok tehlikelidir. Bu karışım boğaza ve akciğerlere saldıran ölümcül bir gaz olan klorun açığa çıkmasına neden olur.

ÇÖZÜM: Mümkün olduğunca çok pencere açarak odanın iyice havalanmasını sağlayın. Bir maske yardımı ile kendinizi açığa çıkan gazları teneffüs etmekten koruyun.

Mimar Funda Varlık ve İç Mimar Oya Çavdar, son olarak dekorasyon ürünlerinin sağlık ve çevre unsurlarının düşünülerek dikkatle seçilmesi, bütün etiket ve açıklamaların okunması ve bir nevi ilaç kullanır gibi kullanılması gerektiği uyarısında bulundu.

'Kadınlar kendini değerli hissediyor mu?'

Türkiye genelinde 12 ilde gerçekleştirdiği araştırmayla kadınları yakından anlamayı, onların hayatlarında, mutlu ve değerli hissettikleri anları tanımlamayı amaçlıyor. Bingo bu çalışma ile "hayata değer katan" kadınların günlük hayatlarını, ailedeki yerlerini, kendilerini değerli hissettikleri anları derinlemesine analiz ediyor.

Hayat Kimya Ev Bakım Kategorisi Global Pazarlama Direktörü Gülhan Eğilmez, kadınların kendi değerlerinin ve potansiyellerinin farkında olmaları için kolları sıvadıklarını aktarırken; "Türkiye genelinde gerçekleştirilen araştırma* gösteriyor ki; kadının evdeki sorumluluğu gerçekten çok fazla. 

Kadın en çok evi temizleme, yemek yapma ve çocuğun bakımı hususunda üzerine sorumluluk alıyor. Bu oran % 77… İster ev hanımı ister çalışan kadın olsun, kadınlar en çok emeği ev işlerine harcıyorlar. Biz Bingo olarak bundan sonraki çalışmalarımızda kadınların kendi farkındalıklarının ve yetkinliklerinin gelişmesine destek olacak projeler hazırlıyoruz. Bu projeleri zaman içinde açıklayacağız" dedi. Ayrıca Eğilmez, "Hayata kattıkları değerlerle kahramanın her zaman kadın olduğuna inanan bir markayız, Bingo markası kahraman kadınlara yardımcı bir marka… Yani kirleri, lekeleri çıkarmak Bingo olarak bizim işimiz, tüm ürünlerimize eklediğimiz artı ürün özellikleri sayesinde kadınların hayatlarını kolaylaştıracağız, böylece kendilerine ve kişisel gelişimlerine ayıracakları çok daha kaliteli vakte sahip olacaklar. Yeni ürünümüz, Bingo Matik Ultra Beyaz Deterjanın özel formülü, çamaşırları koruma altına alacak ve lekeleri kadınların hayatından çıkaracak. Bingo'nun artısı bundan sonra temizlikten çok daha fazlası olacak" dedi.

Çalışan kadın daha mutlu!
Yapılan araştırmada, kadınların kendilerini değerli hissetmeleri konusunda çalışan kadın ve ev hanımın bakış açılarının değişiklik gösterdiği dikkat çekti. Ev hanımlarının % 67'si gündelik yaşantısında kendini değerli hissederken, çalışan kadınlarda bu oran % 75… Ev hanımlarının kendini değerli hissetmesi için eşten, çocuktan takdir görme gibi dışa bağımlı nedenler söz konusuyken, çalışan kadın kattığı değerin iş ortamında farkında olduğu için, ailesinin onayına ve takdirine daha az ihtiyaç duyuyor.

Ev hanımında takdir, "eline sağlık" cümlesini duyma isteği % 79 ile en başlardayken, çalışan kadınlarda önem sırasında ilk 3 maddede bile yer almıyor.

Ailenin Reis'i Kadın!
Bingo'nun araştırmasında "eve değer katma" konusunda kadınlar, erkeklerden daha fedakar olduğunu düşünüyor. Ev hanımları için değer katmak, ev hayatının sürdürülmesi için gerekli günlük işleri çağrıştırıyor. Kadınlar, ev hayatına daha çok emek veriyor ve fedakarlık yapıyor, dolayısıyla hem yaptığı her şeye erkekten daha fazla değer kattığına inanıyor, hem de ailenin ve evin tüm sorumluluğunu üzerinde hissediyor. Çalışan kadınlar için buna ek olarak, iş yükü ekleniyor. Çalışan kadınlar kendilerini en çok ekonomik güçleriyle değerli hissederken, buna evin sorumluluğu da eklenince, bir anlamda kendini "ailenin reis"i olarak konumluyor.

Kadın en çok "çok başarılı bir annesin" övgüsünü duymak istiyor…
Kadının hayatındaki en önemli dönüm noktaları genelde evlilik ve çocuk sahibi olmak… Bu sebeple çevrelerinden en çok "çok başarılı bir annesin" övgüsünü duymak istiyorlar. Değerli hissetmek konusunda bunu "çok güler yüzlüsün", "çok akıllısın" ve "çok başarılısın" iltifatları takip ediyor.

Evlilik teklifi, kadın için en değerli an!
Ev hanımları, bireysel olarak değerlendirebildikleri bir işe sahip olmadıkları için soyut ve manevi boyutta değerli hissetmekte dışarıya bağımlı hale geliyor. Bu sebeple de bu duyguyu sık yaşamıyorlar. Günlük rutinlerinde değerli hissettikleri zamanlar çok az ve somut örnekler hatırlamakta zorlanıyorlar. Bu anlamda kendilerini en değerli hissettikleri anı, "evlilik teklifi" aldıkları zaman olarak açıklıyorlar.

Çalışanların değerli hissettikleri anlar ise daha sık ve fazla. Hem daha geniş bir çevreden ve farklı kaynaklardan takdir alıyorlar hem de kendileri için yaptıkları şeyler değerli olma hissini canlı tutuyor. Özellikle çalışan kadınların eşlerinin daha ilgili oldukları ve hediye almak, yemek hazırlamak gibi somut şeyler yaparak verdikleri değeri daha çok göstermeleri dikkat çekiyor. Öte yandan, çalışan kadınlar daha materyalist ve somut şeyler arıyor. Aslında ailede vazgeçilmez olduğunun farkında. Hem çalışıp, hem de evi yürüttüğü için kendini başarılı ve değerli hissediyor. Çünkü iki kişinin işini tek başına yapıyor.

Gençlerde yükselen trend çevreye ve topluma fayda!
Gençlerin "değerli hissetme" duygusu, oldukça farklı… Gençler için bir sosyal sorumluluk projesinin parçası olmak, "çevreye ve insanlara katkı sağlamak, gönüllülük işleri yapmak", bireysel yaşamından çok, toplumsal hayata katkı sağlamak gibi konular kendini değerli hissetmesini sağlıyor.
*Ipsos Türkiye Barometresi

Kasınız kadar su için

Yaz mevsimi yaklaştıkça kadınlar kadar erkekler de dış görünüşlerine özen göstermeye başlıyorlar ve kaslı bir vücuda sahip olmak için hızlıca spor salonunun yolunu tutuyorlar. 

Yoğun bir egzersiz dönemine giren erkekler, sadece kas yapmaya odaklanınca sağlıklı beslenmeyi ve yeteri kadar su içmeyi unutabiliyorlar. Oysa ki, fit bir vücuda sahip olmak için su, beslenme, uyku ve egzersiz olmazsa olmazlar arasında ilk sıralarda.

Egzersizin mevsimi yoktur

Kas yapmak için en etkin çözüm olarak görülen spor ve egzersiz, aslında sadece kilo vermek veya daha iyi görünmek için değil; kas, kemik ve kalp damar sistemini korumak, depresyondan uzaklaşmak, kan yağlarını sağlıklı sınırlarda tutabilmek, diyabet ve kanserden korunmak için de büyük önem taşıyor. Sağlıklı bir vücuda ve yaşama sahip olmak için sürdürülebilir bir şekilde egzersiz yapmayı tavsiye eden Waternet Sağlıklı Beslenme Uzmanı Diyetisyen Canan Aksoy, egzersizin mevsimi olmadığını vurgulayarak, "İster yürüyün ister fitness yapın isterseniz de futbol oynayın ama hayatınızın her döneminde mutlaka egzersize yer verin" diyor.

Kas geliştirmek için bu dört maddeyi unutmayın

Spor yaparken sağlığımızı korumak için düzenli egzersiz, düzenli beslenme, düzenli uyku ve yeterli su tüketiminin önemine işaret eden Diyetisyen Canan Aksoy, bu dörtlüden biri aksadığında spor sürecinin ve vücudumuzun zarar gördüğünü dile getiriyor. "Düzenli spor yaparken düzenli beslenmezseniz, egzersizden istediğiniz performansı alamazsınız. Düzenli egzersiz yaparken ve sağlıklı beslenirken yeterince su içmezseniz, zamanla vücudunuza zarar verirsiniz" diyen Canan Aksoy, özellikle kas geliştirici antrenmanlar yapanlar için bu dört kuralın kilit bir öneme sahip olduğunun altını çiziyor.

"Yakılan her bir kalori için bir mililitre su almak gerekir"

Vücuttaki kas kitlesi arttıkça su ihtiyacının da artacağına dikkat çeken Diyetisyen Canan Aksoy, "Kas hücrelerinin yüzde 80'lik bölümünü, yağ hücrelerinin ise yüzde 25-30'luk kısmını su oluşturur. Kas kitleniz arttıkça, aynı hareketleri yaparken daha fazla enerji harcarsınız, buna bağlı olarak da vücudunuzun yaktığı kalori miktarında artış görülür. Yaktığınız her bir kalori için bir mililitre su almanız gerekir, bu da daha fazla su içmenizi zorunlu kılar. Sağlık için spor yaparken su içmeyi unutmayın" diyor.

Maksimum performans için en iyi egzersiz tüyoları:

*Spora asla aç gitmeyin. Egzersizlerden 1-1.5 saat kadar önce mutlaka karbonhidrat almaya çalışın.
*Kahvaltıdan sonra egzersiz yapacaksanız, kahvaltınızda ekmek bulundurmayı ihmal etmeyin.
*Kahvaltıdan önce veya akşam iş çıkışında spor yapacaksanız, karbonhidrat açısından zengin meyve, kuru meyve, süt ve yulaf hayatınızı kurtarabilir.
*Egzersiz öncesinde asla su içmeyi kısıtlamayın hatta tam aksine bol bol su için.
*Egzersiz sırasında her yarım saatte bir 1 bardak su içmeye çalışın. Bu, performansınızın artmasına yardımcı olabileceği gibi vücudunuzdan toksinlerin atılmasını da sağlayacaktır.
*Egzersiz çıkışı ilk bir saat içinde yağsız et, tavuk, balık gibi yağsız protein kaynaklarına, yanında salata veya meyve gibi antioksidan zengini besinlere ve makarna, ekmek, çorba gibi bir karbonhidrata yer verin.
*Egzersizden sonraki ilk bir saat içinde idrar çıkışınız varsa, bu, egzersiz sırasında yeterli miktarda su içtiğiniz anlamını taşır; idrar çıkışınız yok ise, spor yaparken tükettiğiniz su yetersiz demektir. *Yetersiz su tüketimi, böbrek üzerine aşırı yük binmesine yol açar, vücut sıcaklığı yükselir ve bunlar, sağlıklı bir vücuda sahip olmak için tercih edilen durumlar değildir.

Aşırı kilolardan kurtulmak ve anne olmak isteyenler

Anneler günü, çocuğu olanlar için büyük bir mutluluk! Peki ya, çok istediği halde anne olamayanlar? Çoğu kadın, anne olmayı yaşamın en büyük hediyesi olarak görüyor. Fazla kiloları nedeniyle mutlu bir yuva hayaline ulaşamayan anne adayları açısından ise obezite cerrahisi, adeta yeni bir hayatın anahtarı… Bu nedenle çoğu hasta, obeziteden kurtulmayı yeniden doğmak olarak tanımlıyor. 

Obezite cerrahisi alanındaki başarısıyla tanınan Doç. Dr. Halil Coşkun, aşırı kilolardan kurtulmak ve anne olmak isteyenlerin izlemesi gereken yolu anlattı.

-Her geçen gün şişmanlıyor muyuz? Dünyada ve ülkemizde obezite konusunda durum nedir?
-İşlenmiş gıdaların ucuz ve ulaşılabilir hale gelmesi, dünyada yetersiz beslenme sonucu yaşamını kaybedenlerin sayısını büyük ölçüde azalttı. Öte yandan aşırı beslenme ve buna bağlı gelişen hastalıklar sonucu yaşanan ölümler artmış durumda. Obezite oranları gelişmiş ülkelerin yanı sıra orta ve düşük gelirli ülkelerde de yükseliyor.

Şişmanlık, en az kanser türleri kadar büyük bir tehlike yaratıyor ve ciddi rakamlara ulaşan sağlık harcamalarına neden oluyor. Fazla kilolara eşlik eden sağlık sorunlarını kalp hastalıklarından diyabete, eklem rahatsızlıklarından solunum sistemi problemlerine kadar uzanan bir liste olarak sıralayabiliriz. Ülkemizdeki duruma baktığımızda ise TÜİK'in 2014 yılı verilerine göre her 5 kişiden birinin aşırı kilolu olduğunu görüyoruz. Erkek nüfusunun yüzde 15,3'ü, kadınların ise yüzde 24,5'i obez tanımının içerisinde yer alıyor.

-Aşırı kilolar, anne olmaya engel midir?
-Öncelikle aşırı kilonun tanımını yapmamızda yarar var. Vücut Kitle İndeksi değeri 30'un üzerinde olanlar, tıbbi olarak obez ya da aşırı kilolu olarak kabul edilir. Obeziteye çoğu zaman çeşitli sağlık sorunları eşlik eder. Kişinin diyabet, kalp hastalıkları, tansiyon gibi rahatsızlıklarının olması hem anne adayı hem de bebek için doğumu çok daha riskli bir hale getirecektir. Kilo nedeniyle merdiven çıkmakta zorlanan ya da uyku apnesi yaşayan bir kadın da öncelikle sağlığına kavuşmayı ister. Aşırı kilo sadece estetik bir problem değil, mutlaka tedavi edilmesi gereken bir sağlık sorunudur. Anne olmaya engel olabileceği gibi özgüven ve sosyal izolasyon gibi faktörler düşünüldüğünde baba olmaya da engel olabilir.

Kilolarını bir aile kurmasının önünde engel olarak gören, sağlık sorunları nedeniyle hamileliği erteleyen ya da ilk doğumunda aldığı kilolar nedeniyle ikinciye cesaret edemeyen farklı öykülere sahip hastalarımız var. Tedavinin ardından hayatlarını çoğunlukla yeniden doğmak olarak tarif ediyorlar. Bedenleri, sağlık durumları, hayat tarzları büyük ölçüde değişiyor ve bebek sahibi olmak isteyenler için yaşamlarında yer açılıyor.

-Obezite nasıl tedavi edilir?
-Kilo kaybı sağlamak için diyet, egzersiz, yaşam tarzı değişikliği, ilaç tedavisi gibi çeşitli yöntemler bulunmaktadır. Bu yollar denenmiş ve bir sonuç alınamamışsa endokronoloji uzmanı tarafından yapılacak incelemelerle kilo vermeye engel bir durum olup olmadığı incelenir. Kişinin durumu ve var olan hastalıkları da değerlendirilerek obezite cerrahisi uygulamalarını da içeren bir tedavi planı oluşturulur. Obezite cerrahisini, Vücut Kitle İndeksi 40'ın üzerinde olanlarda ya da Vücut Kitle İndeksi 35-40 arasında olup hipertansiyon, uyku apnesi gibi yan hastalıkları bulunanlarda tercih ediyoruz. Tüp Mide, Gastrik Bypass ve Mide Balonu gibi cerrahi uygulamalarla yüz güldüren sonuçlar alıyoruz. Kilo kaybıyla birlikte Tip 2 Diyabet, Kolesterol, Karaciğer Yağlanması ve Hipertansiyon gibi kiloya bağlı sağlık sorunlarında da iyileşme sağlanıyor.

-Anne olma hayali kuranlar, obezite tedavisinin ardından nasıl bir yol izlemeli?
-Kalıcı bir etki sağlanabilmesi için hastanın ameliyat sonrasında uzman bir ekip tarafından düzenli olarak takip edilmesi gerekir. Hasta, beslenme ve egzersiz açısından yeni bir yaşam tarzına geçmeze kilo almaya başlayabilir. Hamilelik sürecini de kilo alma zamanı diye esnek davranılabilecek bir zaman olarak değerlendirmemek gerekir. Obezite cerrahisinin ardından gebe kalmak isteyen hastalarımıza 18 ay beklemelerini tavsiye ediyoruz. Beslenmede önemli bir değişik olduğu için verilen kilonun sabitlenmesi vücudunun yeni bir dengeye kavuşması için bu süre gereklidir. Ameliyat sonrasında kadınlarda B12, demir, kalsiyum ve D vitamini eksiklikleri görülebilir. Annenin ve bebeğin yeterli besini alabilmesi çok önemli…

Kilo kaybının hızlı olduğu dönemde gebe kalmaktan özellikle kaçınmak gerekir. Gebelik zamanının belirlenmesi için mutlaka doktorunuza danışmanız tavsiye edilir. Gebelik boyunca da doktor ve bariatrik diyetisyen kontrolünde olmak sezeryan ihtiyacını azaltacaktır.

Bebeğinizi kucaklamaktan korkmayın

Ebeveynlerin özellikle ilk çocuk sahibi olduklarında, çevreden yoğun bir öneri ve yönlendirme bombardımanına tutulduklarını belirten KadıköyŞifa Sağlık Grubu Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Nuriye Ayça Gül; içe sinmeyen her hürlü önerinin doktora danışılması gerektiğini vurguluyor.

Bazen bu öneriler, özellikle bebekle olan iletişimle ilgiliyse kafa karıştırıcı olabilir. Savunmasız, başkalarına bağımlı, konuşamayan ve dertlerini ağlayarak ifade etmeye çalışan bu küçük meleklerle geçirilecek uzun bir yolculuğun ilk temellerini sağlam atmak, tüm aile için huzurlu yarınlar sunacaktır. Bu nedenle içinize sinmeyen her türlü öneri ya da uyarıyı bu işin uzmanı bir çocuk doktoruyla paylaşmalısınız.

Bunlardan biri de ; "bebeğini sık kucaklama", "alışırsa başa çıkamazsın" , "bırak ağlasın", "ağlar ağlar susar" gibi sözlerle ifade edilen kucaklama fobisidir. Bu ikazları da, sıklıkla aile büyükleri kendi dönemlerinden kalan bir takım hayat koşullarından esinlenerek yapmaktadır. Eskiden evlerde çamaşır, bulaşık vs... makinalarının olmaması, ziyaretçilerin sık, ev ortamlarının kalabalık olması gibi nedenlerden dolayı, annelere fazlaca sorumluluk düştüğü için, bebeğe ayıracakları zaman kısıtlı olduğundan bebek her istediğinde kucağa alınamıyormuş. Ama günümüzde koşullar değişti. Annelere ev işlerinde, yemek yapımında yardımcı birçok ev aleti var. En basitinden bebek bezleri bile kullanılıp atılan cinsten olduğu için anneyle bebeği birlikte sıkça vakit geçirebilir. Bebeğin istediği kadar; ne çok fazla koruyucu davranarak, ne de çok fazla mesafeli olarak, dozunda olmak kaydıyla kucağa alıp koklamalı, ten temasında bulunmalı, yanında olduğunuzu hissettirmelisiniz.

Yeni doğan bebeğe alışmakta erişkin yaşta olan ebeveynler nasıl bir adaptasyon stresi yaşıyorsa, bu küçük bedenlerde yeni ortama alışmakta bunun kat be kat fazlasını yaşayacaktır. Çünkü anne karnındaki gürültülü, karanlık ve sadece kendine ait olan ortamdan sonra çok farklı bir ortama geçiş vardır. Bu süreçte kendisini anlayacak, yeni yaşam alanında da güvende hissetmesini sağlayacak, gereksinimlerini karşılayacak birilerine ihtiyaç duyar. Çoğu zamanda bunu ağlayarak ifade ederler.
Bebekler sırf acıktıkları, altlarını kirlettikleri, gazları olduğu ya da başka bir sağlık sorunları var diye ağlamazlar. Her zaman bir sorun aramamak gerekir. Kendilerini güvende hissetmek, anne babalarıyla temas etmek için de ağlarlar ve kucaklanma gibi basit bir çözümle rahatlarlar. Özellikle dış dünyaya adaptasyonda ilk aylar başta olmak üzere ilk altı ay çok önemlidir.

İlk bir yıl, bebeği her istediğinde kucağa alıp sarılarak, sevgi dolu bir tonla ninniler söyleyerek; Ona, annen baban olarak biz senin yanındayız, ağlamalarına duyarlıyız ve ihtiyaçlarını önemsiyoruz mesajını verdiğiniz zaman çocuğun özgüveni ve ebeveynleriyle arasındaki iletişim köprüsü çok sağlam kurulacaktır.

Her bebeğin ağlama sıklığı ve kucaklanma isteği farklıdır. Geçirilen hamilelik sürecine, bebekle anne arasındaki diyaloğa, ailenin yapısına göre kimi bebek az, kimi bebek daha çok güven ihtiyacı, kucaklanma isteği gösterebilir. Yine kimi bebekler temastan daha fazla hoşlanır. Zamanla bebeğinizin kişilik yapısını ona duyarlı olduğunuzu göstererek anlayacaksınız. İlk zamanlarda eğer bebeğin sevgi, temas ihtiyacını yeterince kucaklayarak, emzirerek karşılarsanız bir süre sonra özgüveni ve ebeveynlere karşı güveni oluşan bebek artık kendi kendine vakit geçirmeyi de öğrenecektir.
Özellikle oturmaya başladıkları 6-7 aylardan sonra kucaklanma istekleri ve ihtiyaçları azalacaktır. Bazen de 6-7. aylarda yabancıları yadırgama fobisi oluşabilir. Belki bu dönem de geçici bir güven ihtiyacı artabilir. Bu dönemlerinde hakkıyla sevgi ve kucaklanma tatmini yaşayan bebekler, daha sonra kendi kendine vakit geçirebilen çocuklar olacaktır. Çünkü kendi başına oynadığında, bir şeye ihtiyacı olduğunda nasıl olsa birinin ona yardım edeceğini bilir ve güvenir, tedirginlik yaşamaz.

Bebeğini emziren anneler, emzirirken bebeğiyle sıkça temas etmektedir. Emzirmeyen annelerin, bebeğini kucağa alma ve sarılma gibi sevgi gösterilerini daha sık yapması gerekir.
Son zamanlarda uyku eğitimleri sırasında; ağladığında hemen kucağa almayın, ağlar ama bir süre sonra kendi kendine uyumayı öğrenir bakış açısı çerçevesinde olan yaklaşımları sıkça görüyoruz.

Evet, çocuk belki bu şekilde uyumayı öğrenir ama ruhunda, psikolojisinde annem ve babam bana duyarlı değil, yardım çağrılarıma kulak asmıyor kalıcı psikolojik zarar görebilir. İlk iki yıl bu açıdan çok önemlidir. İlk bir yıl anneye güvenli bağlanma dönemidir. İlk yılın 6-8 ayında yabancıları yadırgama döneminde güven duygusu ve sevgi ihtiyacının en iyi şekilde karşılanması, uzun vadeli sonuçlar açısından çok önemlidir. Aile içinde tatmin edilen sevgi ve güven ihtiyacı, bebeğin ruhunu yeterince beslediği zaman, özellikle 2 yaş sonrası ebeveynlere yapışık olmayan, dışa açık çocuklar gelişimini sağlayacaktır. Çocuk etrafına karşı güven ya da tehdit sorunu yaşamayacaktır. Bu sayede dört- beş aralığında tekrar olabilecek psikolojik değişimleri de en yumuşak geçişle atlatmış olurlar.
Sevginin, kucaklamanın, sarılmanın miktarı, ücreti, tükenme sorunu, kısıtlaması olmaz.

Çocuklarımıza sevgiyi sunmaktan kaçınmayalım. Mutlu yarınlar erken sevgi yatırımlarıyla mümkündür.

Bu hastalıklar yaşlanmanızı beklemiyor

Bir zamanlar yaşlı nüfusta daha sık görülen kalp ve damar hastalıkları, artık orta yaş bireyleri de tehdit ediyor. Stres, zorlaşan yaşam koşulları, sigara ve alkol kullanımı, sağlıklı yaşama ayrılan zamanın azalması tansiyon, yüksek kolestrol ve kalp yetmezliğine neden oluyor. 

Medical Park Ankara Hastanesi Kardiyoloji Bölümü'nden Doç. Dr. Bünyamin Yavuz " Bir zamanlar 60 yaş ve üzeri kişilerde görülen kalp ve damar hastalıkları artık yaşlanmayı beklemiyor. 45 yaş üstü herkes risk altında" diyor.

15 DAKİKANIZI AYIRIN, MUAYENE OLUN
Tansiyon, yüksek kolestrol ve kalp yetmezliği hayati risklerle birlikte ortaya çıkıyor. Uzmanlara göre 45 yaş üstü erkekler ve 55 yaş üstü kadınlar risk grubu içinde. Ailede erken kalp hastalığı öyküsü olan herkesin hangi yaş grubunda olursa olsun mutlaka gerekli kontrolleri yaptırması gerekiyor. Doç. Dr. Bünyamin Yavuz yüksek tansiyon ve kalp yetmezliğinin organ hasarı başlamadan belirti vermediğine dikkat çekiyor ve ekliyor " 15 dakikalık bir muayene ile ömrünüze yıllar katabilirsiniz"

TANSİYON DEYİP GEÇMEYİN
Erişkin nüfusta görülen kalp damar hastalıklarının başında yüksek tansiyon geliyor. Yüksek tansiyon 60 yaş üzerindeki yaşlı nüfusun yüzde 70'inde, erişkin nüfusun ise yüzde 30'unda görülüyor. Doç. Dr. Bünyamin Yavuz kalp, böbrek, göz ve beyin damarlarının yüksek kan basıncına uzun yıllar sessizce direnebildiğini, bu nedenle de hastalığın belirti vermeden ilerlediğine dikkat çekiyor. Kontrol altına alınmadığında kalp yetmezliği, kalp büyümesi, damarlarda daralma, felç, böbrek yetmezliği ve körlük gibi ciddi sorunlara neden olan yüksek tansiyonun tekrarlanan ölçümlerle saptanıyor. Tanı kan basıncının bir hafta ara ile yapılan iki ayrı ölçümde 140/90 mmHg ve daha üzerinde çıkması ile konuyor.

YÜKSEK TANSİYONU DÜŞÜRMEK İÇİN:
Sarımsak en çok tanınan tansiyon düşürücüdür, kilo vermek, düzenli spor yapmak ve günde 5gr altında tuz tüketmek tansiyon düşürücü etkisi olan faktörlerdir. Akdeniz tipi dietle beslenmek, alınan alkol miktarını düşürmek kullanılan ilaç dışı tedavi yöntemlerindendir. Bu metotların denenmesine rağmen tansiyon düşmüyorsa mutlaka kalp doktoruna başvurulmalıdır.

KALBİNİZİ NE KADAR YETERLİ?
Kalp hastalıklarından en sık görülenlerinden biri de kalp yetmezliği. Kalp yetmezliği kalbin egzersiz sırasında dokulara kan pompalamada yetersiz kalmasıyla ortaya çıkıyor. İleri safhalarında dinlenme anında bile nefes darlığı, halsizlik, şişlik, gece öksürüğü, düz yatamama gibi belirtilerle kendini gösteriyor. Kalp yetmezliği her yaş grubunda görülebildiği gibi özellikle 45 yaş üzerinde ölümcül sonuçlar doğurabiliyor. Bu nedenle 45 yaş üzeri herkesin ekokardiyografi çektirmesi gerekiyor.

EGZERSİZ YAPIN, İYİ BESLENİN, MUTLU OLUN
Kalbiniz sizin için günde 100 bin kez atıyor. Peki siz onun için ne yapıyorsunuz? Doç. Dr Yavuz kalp sağlığını korumak için şu tavsiyeleri veriyor :

"Düzenli ve uygun egzersiz, kalbi korumak için şart. Fiziksel ve duygusal olarak kendini iyi hisseden her birey, hastalıklarla mücadelesini daha sağlıklı sürdürür. Bu nedenle 45 yaş üzeri herkesin haftada en az iki kere ve en az 20 dakika sürecek yürüyüşler yapması gerekli. İmkanınız varsa yüzün. Yüzmek en sağlıklı egzersizlerden biridir. Burada sağlıklı beslenme, düzenli uyku da çok önemli. Ayrıca yapılan araştırmalar düzenli seks hayatı olan erişkin ve yaşlıların, kalp ve damar hastalılarından ölme riskinin daha az olduğunu ortaya koydu. Bunu da göz ardı etmemek."

31 Temmuz 2017 Pazartesi

Karımı Yanımda Siktiler

Merhaba arkadaşlar. Karımla çok zevkli sikişmelerimiz olmuştur. Karımla yatakta her türlü fantaziyi yaşar, çılgınca seks yaparız. Anal seks hariç. Bir kere denedik canı yandı. Karım da çok istiyor ama ‘Göt kaslarım gevşer, tuvaletimi tutamam’ diye korkuyordu hep. Bu anlatacağım olay tam 20 yıl önce yaşandı. Karım bir bankada yönetici olarak çalışmaktaydı, arada yanına uğrardım. Bir keresinde gittiğimde alt katta WC’ye gitmiştim. Labirent gibi bir yer. Özel kasaların bulunduğu koridordan geçiliyor, mutfak falan var, en sonda da duş ve WC’ler var. Alt katı ilk kez görmüştüm.
Yine birgün bankaya karımın yanına uğramıştım, yerinde yoktu. Müşteri koltuğuna oturdum, beklerken mesai arkadaşlarından biri geldi, “Birazdan gelir, özel kasalara indi.” dedi. Özel kasa sahiplerine bir görevlinin refakat ettiğini biliyordum. Biraz bekledim karım gelmedi. “Ben bir WC’ye gideyim…” dedim ve aşağı indim. Kasaların orda kimse yoktu. Karım heralde WC’de diye düşündüm. Labirentten geçip WC tarafına giderken ne göreyim, mutfakta sandalyede karım birinin kucağında sikiliyordu! Dikkatli kapının aralığına sessizce yaklaştım, karım kucakta ağzı ve elleri arkadan 2 kravatla bağlanmış, ikinci adamda karşıda onları seyrediyordu. Karımın gömlek düğmeleri açılmış, yarım südyeni boğazında. Karımın külot giymediğini zaten biliyordum, teşhirciliği sevdiği için. Çok da güzelliğine güvenen biridir. Mini eteği de belinde, adam karımı kucakta zıplatıyordu. Karım inlemeli sesler çıkararak sikiliyor, saçlarını sağa sola savuruyordu, “Hayır!” der gibiydi. Fantazilerimizde Tecavüz de vardı, içeri girmedim…
Karım adamın kucağında zıplarken birden yığılıp kaldı, o an boşaldığını anladım. Ama adam sikmeye devam ediyordu. Adam iyice hızlandı, sert sert sikmeye başladı ve karımın içine patladı. Sonra karım kucağında iken ayağa kalktı, karımı mutfaktaki masaya yatırdı. Diğer adam hemen karımın amını götünü yalamaya başladı. Karımın beli ininip inip kalkıyordu. Karım zevk almaya başlayınca ellerini çözdüler, ağzını da. Adam karımın bacaklarını ayak bileklerinden tutup havaya kaldırdı ve iyice açtı, tek hamlede koca yarrağını karımın amına gömdü ve sikmeye başladı. Biryandan da, “Oruspu her geldiğimde amına kadar gösterip vermezdin, 1 yıldır hergün sana 31 çektim, al sana yarak!” diyerek sert sert köklüyordu karımın amına. Karım da kendinden geçmiş, bankada olduğunu bile unutmuş, karşılık veriyordu, “Sik canım, sik beni, dağıt amımı!” diye fısıldıyordu. Diğer adamın da yarrağı kalkınca karımın ağzına vermeye başladı. Karım iştahla onun da yarağını somuruyordu. Karımı siken adam içine patladı ve biraz bekledikten sonra sikini çıkardı…
Hemen yer değiştiler. Diğeri karımın amını seyredip, amından akan sıvıları alıp karımın götüne sürüyordu. Karım başına gelecekleri anlayınca, “Ordan olmaz!” demişti. Ama adam parmağını çoktan karımın götüne sokmuş, ileri geri yapıyordu. 1 parmak, 2 oldu, derken 3 oldu. Sevgili karıcığım masada sırt üstü yatarken, tek hamlede ters döndü ve domaldı, “Yeter artık, sikecesen sik götümü!” diyordu. Adam da masaya çıkıp, domalan karımın götüne yarağını yavaş yavaş sokmaya başladı. Diğeri de bir eliyle karımın ağzını kapatıp, bir eliyle de ensesinden sıkıca kafasını tutuyordu. Adam karımın götüne kökleyince, karımın gözlerinden yaş geldi. Adam bir süre bekleyip, yavaş yavaş git gel yapmaya başladı. Karım da diğerinin yarrağını ağzına almıştı. 10-15 dakika sonra adam karımın götüne boşaldı ve çekildi. “Her geldiğimde senin amını götünü dağıtacam, gösteripte vermeyen oruspu! Daha seni kocanın önünde de sikeceğiz, hemde kendi yatağında! Tadını alman yeter, bundan sonra kendi ayağınla geleceksin ve siktireceksin!” gibi laflar ediyor, bir taraftan da giyiniyorlardı.
Ben ne yapacağımı şaşırmıştım, hemen sessizce ordan uzaklaştım ve saklandım. Adamlar çıkıp gittiler. Karım da WC’ye gitti, üstünü başını düzeltmeye. Ben de fırsat bilip yukarı çıktım. Karımın müşteri koltuğuna oturdum, beklemeye başladım. Karım geldi, “Hoş geldin aşkım.” dedi, ama konuşacak hali dahi yoktu. Hemen çantasını açıp rujunu sürdü, “Lavobaya gitmiştim de…” dedi. Karım yönetici olduğundan erken çıkmak için müdürden izin aldı. Beraber çıktık eve gittik.
Kapıdan girer girmez karım, “Çok yorgunum…” diye duşa girdi, saatlerce çıkmadı. Adamlar karımı sike sike perişan etmişlerdi, ben de görmüştüm fakat tek kelime konuşamıyordum, tutulmuştum. O akşam karımla sikişirken Tecavüz Fantazisi kurup sikiştik. Karım ilk kez o gece, “Bağla beni, götten zorla sik beni!” demişti. Öyle de yaptım. Nihayet karımın güzel götünün tadına ben de bakmıştım. Karımın götünü sikerken, biryandan da adamların söylediklerini düşünerek daha bir iştahla sikiyordum. Sikişmemiz bittikten sonra karım hemen uyudu. Ama benim gözüme uyku girmedi, adamların birdahaki sefere karımı benim yanımda sikecekleri fantazisi, beni acaip heyecanlandırdı, sabaha kadar uyutmadı…
Yaşadığım bu olaydan tam 2 hafta sonra karım ‘Akşam müşteri yemeğine dışarı çıkacağımızı’ söylemişti. Doğal olarak ben alışıktım sık sık dışarda akşam yemeklerine. O akşam da karımı bankadan almaya gittim. Ben arabadan inmedim, tam mesai bitimine ayarlamıştım. Karım çıktı ve arabaya bindi. Bir iki dakika arabada konuştuk ‘Nereye gideceğiz’ diye. Kale’de (meşhur) bir Konakta yer ayırtmış. Oraya vardık, yukarı çıktık. Görevli bizi karşıladı, karımın rezerve ettiği masamıza oturduk. Siparişler için misafirlerimizin olduğunu, biraz bekleyeceğimizi söyledik. Bu arada karım Şarap hastası, kendine özel Şarap, ben de Rakı sipariş ettim.
Hafif bir meze ile içkilerimiz geldi, tam servis yapılırken misafirlerde geldi. Karım misafirleri benimle tanıştırdı, “Bankanın iyi müşterilerinden falan filan bey.” diye. İki kişilerdi ama eşleri yoktu, oysa ben eşleriyle gelirler sanmıştım. Gelen adamlar Bankada karımı siken adamlardı, hemen tanıdım, çok bozulmuştum. Karımda bozulduğumun farkındaydı ve tedirgin olmuştu. Gelenlerin duyamıyacağı bir şekilde, “Hayatım naıyım, görev icabı, müşterilerle diyaloğumuz iyi olmalı, müdür şehir dışında ben ilgilenmek zorunda kaldım.” dedi. “Sorun değil…” desemde benim için sorun olmuştu. Tanışma faslından sonra, yemek, içki, sohbet derken ortam yumuşamıştı. Senli benli konuşmalar, derken samimi olmuştuk. Yemekten sonra bir fasıl restoranta gittik. Biz onların misafiriydik artık, olaylar bizim kotrolümüzden çıkmış, onların elindeydi. Altlarında lüx araçlar, 3 araç peş peşe, “Buranın tadı yok, şuraya gidelim…” gibi, 3 mekan değiştirdik. Sabaha karşı son çıktığımız mekandan ayrılırken kafalarımız iyi olmuştu. Biri ‘Araba kullanıp kullanmamda sorun olup olmadığını’ sordu. Ben de, “Sorun yok.” deyince, bizi kahve içmeye Gölbaşındaki evine davet etti. “OK!” deyip peşlerine düştük gittik. Haftasonu olduğundan rahattık.
Muhteşem bir Villanın bahçesine araçları park edip içeri girdik. Villanın sahibi hemen şömineyi yaktı. Biz Kahve beklerken, karıma Şarap, bizede Viski servisi yaptı. Bir iki kadeh derken, şöminenin önünde mayışmaya başladık. Zaten kafalarımız iyi. Kadeh kaldırırken yer minderlerinin üzerinde kapaklanıyorlar, karımın üzerine yıkılıyorlar. Karım yine mini etekli, arada bır beyaz Tanga kilotu görünüyor, hatta kenarından taşan kısa am kılları bile görüküyor. Ben çaprazdan gördüm kaç kez, adamlar tam karşısında, onlar nasıl gördüler Tanrı bilir. Adamlar bana sürekli ‘Çok şanslı olduğumu, böyle bir eşimin olmasıyla gurur duymam gerektiği’ gibi iltifatlarda bulunuyorlardı. Adamlardan biri kadeh kaldırdı karıma ve üzerine kapaklandı, bir süre öyle kaldılar, hepimiz güldük, ama karımın amı götü meydana çıkmıştı. O kafayla dikkatlice baktığımda, adamın diğer eli karımın kilotunun içinde karımın amını okşuyordu. Derken birden karımın dudaklarına yapıştı, bırakmıyordu. Diğeri ise karımın kilotunu syırıp aldı, koklayıp kenara attı, bir yandanda sikini sıvazlayıp duruyor bana bakıyordu. Ben yine şoktaydım, ama onlar değildi. Karım zaten sarhoş, ne yaptığını bilmiyor, zevkten inliyordu…
Benim kafa 1500 olmuş, olanları çaresizce seyretmekten başka yapacak birşeyim yoktu. Adamlar Şöminenin önünde, yer minderleri üzerinde, sabaha kadar amından götünden defalarca siktiler karımı. “Tatlı oruspum, kocanın önünde seni sikecem demiştim sana!” diyerek sert sert vura vura siktiler karımı. Bu olaydan sonraki haftalarda, 5-6 kez daha karımla bu Villaya gittik, ve karımı gözlerimin önünde siktiler. Birinde Buse adında Transsexüel birini getirmişler, karımı ona siktirdiler. Buseyi de ben siktim, karım izledi.

Yengem ve Yengemin Ayarladığı Karıları Siktim

            Yengemle Hande ile çok iyi anlaşırdık. Nedense beni çok sever, sık sık sarılır öperdi. Liseye gittiğim yıllara kadar böyle gitti. Liseye başladığımda artık sakallarım çıkmaya başlamış, erkeklik organım kocaman olmuştu. Bu arada yengemle arkadaşlığımız da iyice ilerlemişti. Artık kız arkadaşlarımla ilgili konuları bile yengemle konuşur olmuştuk.Bir gün bana kız arkadaşlarınla sevişiyor musun diye sordu. Ben de hayır dedim. Sebebini sorduğunda da bu işi şimdiye kadar hiç yapmadığımı, ayrıca erkeklik organımı küçük bulmalarından korktuğumu söyledim.Sikinin boyutları ne kadar diye açık açık sorunca önce şaşırdım, sonra da 16 cm. boyu, 4.5 cm de çapı var dedim. Şuna bir bakayım dedi ve fermuarıma elini atıp sikimi çıkardı. Ben daha ne olduğunu anlayamadan okşamaya başladı. İyice heyecanlandığım için sikim iyice küçülmüş, utanç içindeydim. Yengem beni anlamıştı ve heyecanlanma, kendini rahat bırak. Sadece ne kadar kalın diye bakmak istiyorum dedi ve eliyle sikimi okşamaya devam etti. Sikimde yine hareketlenme olmayınca yavaşça ağzına alıp emmeye başladı. Acayip zevkli birşeydi. Sikim son hızla dikildi ve çatlayacakmış gibi zonk zonk atmaya başladı. Yengem şöyle başını kaldırıp sikime baktı ve çok tatlı bir sikin var, bu sikle istediğin her kadını mutlu edebilirsin, yeter ki sadece kendini düşünme ve biran önce belini akıtmaya çalışma dedi.

İstersen sana sevişme hakkında biraz bilgi vereyim dedi ve anlatmaya başladı. Önce öpüşmeyi öğretti ve dudaklarından kana kana öptüm, dilimi ağzına sokturdu ve bana hiç bilmediğim zevkleri tattırdı. Sonra göğüslerini ve kalçalarını okşattı. Ardından yengemin o enfes balık etinde kalçalarını zevkle okşadım. Külotunun üzerinden amını okşattı ve külotunun nasıl ıslandığını göstererek, artık bu durumdaki kadın hazır demektir, işte şimdi istediğin gibi sikebilirsin dedi. Ama kendisini sikmeme izin vermedi. Uzan dedi ve sikimi tekrar ağzına alıp emmeye başladı. Ardından ağzına tatlı tatlı fışkırdım.Temizlendikten sonra yengemin dizine başımı koyup uzandım. Yengem, bana sakın kızma emi. Bugüne kadar amcandan başkasına vermedim. Seni ne kadar sevdiğimi bilirsin. Sırf ilk orgazmını tadasın, kızlarla biraz daha iyi sevişebilesin diye sana bu kadar izin verdim. Sakın yanlış anlama emi dedi. Yalnız ilk sikişini iyi bir orospuyla yapman lazım. Senin için bunu ayarlayacağım dedi ve iki gün sonra da hadi koçum hazırlan bir saat sonra milli oluyorsun. Sakın yüzümü kara çıkarma dedi. Gerçekten de bir saat sonra 3. kattaki komşumuz Esma Hanım bize geldi. 45 yaşlarında dl bir kadındı. Yengem kulağıma ateşli bir orospu kadar zevkle kendini siktiren başka bir kadın bulamazsın. Onun için yaşlı maşlı deyip yüzünü buruşturma. Şunun amının tadına bir bak, ondan sonra bana hergün Esma Teyze`yi bir daha ayarla diye yalvaracaksın dedi. Esma Teyze`yi kanepeye oturttuk. hoşbeşten sonra yengem, Esma`cığım, 10 yıldır kocandan ayrısın, amının ne kadar kızgın olduğunu tahmin edebiliyorum. Konuştuğumuz gibi sana sevgili yeğenimi ayarladım. Onu ne kadar mutlu edersen beni de o kadar mutlu etmiş olursun dedi. Esma Teyze önce utandı ama hemen toparlanıp garip bir şekilde sırıtmaya başladı. Bana karşı çok acayip bakıyordu. Kendimi sanki biraz sonra bana tecavüz edilecekmiş gibi hissediyordum. Yengem, hadi artık başlayalım dedi ve bana hadi koçum öğrettiğim her şeyi bu kaltağa uygula da amı erkek görsün dedi. Esma Teyze`ye yaklaştım ve ayağa kaldırdım. Eteğini yukarı toplayıp bacaklarını okşamaya başladım. Siyah, diz üstüne kadar uzanan şeffaf bir çorabı vardı. Çorabın bitim yeri ile teninin çıplak olduğu kısma baktım. Müthiş tahrik ediciydi. Esma Teyze`nin tombul bacaklarını okşayarak amına kadar geldim. Bu arada söyleyeyim, Esma Teyze 1.60 boyunda 80 kilo kadar ağırlıkta şişman bir tombalak. Ama yüzü çok güzel. Ayrıca vücudu o şişmanlığa rağmen çok talı kıvrımlara sahip. Esma Teyze`yi soymaya başladım. Yengem de bana yardım etti ve Esma Teyze çorapları hariç çırılçıplak kaldı. Ben de hemen soyundum ve Esma Teyze`nin memelerine yumuldum. Yere yatırıp yüzüstü çevirdim ve o tombul ama biçimli kalçalarını okşamaya başladım. Şişman kadınlar ne adar hoş oluyormuş, nereye elimi atsam avuçlarım dolup taşıyor. Esma Teyze`yi sırtüstü çevirdi ve dudaklarına yumuldum. Dudaklarımı ne biçim emiyordu, anlatılır gibi değil. Elini sikime atıp okşamaya başladı, ardından ağzına alıp biraz emdi. Geleceğimi anlayınca içime boşal koçum dedi ve bacaklarını iyice yanlara ayırdı. Amını dudaklarını ayırıp baktım, üfff pespembe ve çok biçimli dudakları olan bir amı vardı. Yengem sikimi tutup Esma Teyze`nin amına bir iki sürttü ve bu am vıcık vıcık olmuş, hadi gir ve içine boşal. Ben az sonra seninkini yine kaldırırım koçum dedi ve sikimin başına bir öpücük kondurup Esma Teyze`nin amına yerleştirdi. Ardından ben bastırdım ve yavaş yavaş sıcacık amın derinliklerine doğru kaydım. İlk kez bir ama giriyordum. Çok zevk aldım. Sikimi aceleyle geri çekince hemen çıktı ama yengem tetikteydi, sikimi hemen Esma Teyze`nin amına yerleştirdi. Artık sikmeyi öğrenmeye başlamıştım. Birkaç kez daha gidip geldim ve Esma Teyze Gelmek üzere olduğumu anlayınca bacaklarını belime doladı ve bana bütün gücüyle sarıldı. Esma Teyze`nin kalçalarını avuçlayıp sikimi hızla amın adaldırıp çıkarmaya başladım. Bu arada Esma Teyze bir elini alttan geçirmiş, taşaklarımı avucunu içine almıştı. Çok değişik bir zevkti. Derken Esma Teyze`ye son bir kez yüklendim ve sikimi amının en derin yerine kadar sokup içine döllerimi fışkırtmaya başladım. Esma Teyze kulağıma dilini sokup arada bir boşal koçum, bu orospuyu sik koçum, ne zaman istersen geçir amıma, aslanım benim diye beni çok etkileyen sözler söylüyordu. Ben neredeyse kendimden geçiyordum ki yengem Esma Teyze`nin amından yarağımı çıkardı ve ağzına alıp emmeye başladı. Hadi koçum bu karıyı daha orgazm etmen gerekiyor dedi ve sikimin tekrar dikilmesini sağladı. Esma Teyze amınının içini bir bezle iyice sildi ve döllü am çok kaygan olur zevkin azalır, hadi koçum eski kocamın en sevdiği pozisyonda sik beni dedi ve önümde domalıp kalçalarını ayırdı. Yengem sikimi peçeteyle iyice kuruladı ve hadi şunun amına kuru kuru gir de biraz canını yak dedi ve Esma Teyze`nin altına yattı. Yengemin başı Esma Teyze`nin amı ile aynı hizada idi. Sikimi Esma Teyze`nin amına yerleştirdi. Sikim bütün bastırmalarıma rağmen çok ağır bir şekilde giriyordu. Esma Teyze çığlıklar atıyor, yırttın beni diye bağırıyordu. Bir iki gidip geldikten sonra Esma Teyze`nin amı iyice alıştı ve kasıklarımı Esma Teyze`nin kalçalarına şap şap vura vura sikmeye başladım. Arada bir bütün sikimi sokuyor, kasıklarımı Esma Teyze`nin o tombul ve yumuşak kalçalarında dinlendiriyor sonra da sikmeye devam ediyordum. Esma Teyze yengeme, senin yeğenin bu işi iyi öğrendi. Beni acayip sikiyor, kadın olduğumu, kanırta kanırta böyle sikildiğimi hiç hatırlamıyorum dedi. Bu beni iyice ateşlemişti. Yengemin de Esma Teyze`nin bızırını emdiğini gördüm, arada bir sikimi çıkarıyordum. Yengem hemen ağzına alıp biraz emiyor, ardından yine sıcacık amcığa yerleştiriyordu. Esma Teyze bana, koçum sırtüstü yatayım da içime öyle gir. Bu pozisyonda orgazm olmak istiyorum dedi ve sikimi çıkarır çıkarmaz sırtüstü dönüp bacaklarını havaya kaldırdı. Hemen amına yerleştim. Esma Teyze`nin nefes alışları iyice hızlandı. Biryandan da ulan orospu çocuğu, bu am hiç böyle sikilmedi. Kahpenin dölü, beni değil sanki tüm sülalemi siktin. Ohhhh dayanamıyorum, kökle amıma, hepsini sok, taşaklarını vurdura vurdura sok. Ohhhh bittim, ne tatlı sikiyormuşsun sen. O orospu yengeni de sik, bu sikten onu mahrum bırakma diye inleyip duruyordu. Derken bacaklarını belime doladı ve kollarınaı boynuma sımsıkı sarıp topuklarıyla kalçalarımı dövmeye başladı. Amcığı sikimi sımsıkı sarıp gevşemeye başladı. Amcığının içinde zevkten dört köşe olmuştum. Sonunda Esma Teyze boşlaıp bitti, kolları ve bacakları gevşedi. Esma Teyze`nin amından yavaşça çıktım. Bu ez orgazm olamamıştım. Sikim amcıktan çıkar çıkmaz lop diye bir ses çıktı ve taş gibi olmuş sikim birkaç kez sallandı. Bu manzara yengemi delirtmişti. Hemen külotunu sıyırıp üzerime oturdu ve sikim yengemin amında yavaşça kayboldu. Yengem sikimin üstünde nebiçim kıvırıyordu. Ellerini geiye doğru verip amının içinde sikime tur attırıyordu. Sonunda altıma yattı ve bacaklarını belime dolayıp, hadi içime gel dedi. Beş dakika kadar da böylr siktim. Bu arada yengem durmadan orgazm olmaya başlamıştı. En sonunda yengemi bir orgazmında yakaladım ve bereber boşaldık. İkimizde kendimizden geçtik. İki saat sonra kendime geldiğimde üzerime bir yorgan örtülü olduğunu Esma Teyze ile yengemin aralarında konuştuklarını duydum. Benim uyandığımı görünce ikisi de yanıma gelip dudaklarımı emdiler.Aradan bir hafta kadar geçmişti. Yengem, kız arkadaşlarından birini getir de daracık bir amcık nasıl olur onu da tat dedi. Sınıfımızdan bir kızı sikemeyeceğimi söyleyince, ablasının 14 yaşındaki kızını bana ayarlayabileceğini söyledi. Bir hafta sonra yengemin 40 yaşındaki ablası ile 14 yaşındaki kızı yengemlere oturmaya geldiler. Yengemin ablası 1.70 boylarında oldukça güzel ve dolgun bir kadındı. Kızı ise tam bir afet. Yengemin üzerinde bir mini etek vardı ve her eğilip doğruluşunda jartiyerli çoraplarının bitim yerleri görünüp sikimi kaldırıyordu. Yengemin ablası uzun bir etek giyinmişti ama yırtmacı ta külotuna kadar uzanıyordu. Mavi ten rengi bir çorap giymişti, anladığım kadarıyla külotlu çoraptı. Yengemin yeğeni ise çorapsızdı ve süper bir mini etek giymiş, o da yetmezmiş gibi iki de bir bacaklarını ayırıyor, külotuna kadar bana gösteriyordu. Sikim sertleşmiş, önümde iyice kabarmıştı. Yengemin ablası, senin yeğen ne kadar büyümüş, siki külotuna sığmıyor baksana. Bacaklarımızı seyrede seyrede gözleri bozulacak. Delikanlıya hiç yardımcı olmuyor musun? Böyle yengelik mi olur deyince yengem de ablacığım, amımı haşat etti, inan iki saat sikiyor, yine de doymuyor dedi. Delikanlının sikine bir bakabilir miyim, bizim kızın hiç tecrübesi yok. Evelndiğinde yılan sanıp korkacak zavallı dedi. Yengem sikimi çıkarıp ağzına aldı ve sikim bir anda taş gibi oldu. Bu arada pantolonumu da çıkarttı yengem. Yengemin ablası Nermin Teyze parlayan gözlerle sikime baktı ve bu sik amıma girmeden rahat edemeyeceğim dedi ve çabucak soyunup önümde diz çöktü, sikimi yalamaya başladı. Kızı da yanımıza gelmişti. Yengem, yeğenini soyup amını yalarken Nermin Teyze de sikime oturmuş tatlı tatlı çalkalayarak amını bana siktiriyordu. Az sonra önümde domaldı ve sikimi içine alınca yüzükoyun uzanarak, hadi koçum amımdan çıkmadan sik, gelmek üzereyim dedi ve içinde tatlı tatlı dolaşırken sikimi sıktırarak boşaldı. Yengem yeğeni Tuğba`nın üzerinden kalktı ve hadi hemen gir ama boşalma. Dölünü bana akıtacaksın dedi. Tuba`nın üzerine eğildim ve amına sikimi sürtüp deliğine yerleştirdim ve yavaş yavaş bastırdım. Tuğba çığlıklar atmay başladı. Az sonra Tuğba`nın içindeydim. Amı çok dardı. Tuğba`nın çığlıkları az sonra dindi. Biraz daha siktim ama Tuğba`nın acemiliği zevkimi azaltmıştı. Yengem durumu hemen fark etti ve hadi sevgilim Tuğba`dan çıkıp bana gir, Tuğba`nın kızlığını aldın, amcığı haftaya iyileşince sna yine siktirir merek etme dedi ve altıma yattı. Yengemi kanırta kanırta iyice siktim. Yengem orgazmdan orgazam uçuyordu. Sonunda dayanamayıp yengemin içine patladım. Yengem bana daha ne karılar siktirdi. Ama hiçbiri yengemin yerini tutmaz

27 Haziran 2017 Salı

Menopozla birlikte sık görülen 7 hastalık

Uzmanlar; adet görülmeyen sürenin üst üste 12 ay kadar olması ile menopoz sürecinin başladığını söylüyor.

Kadınların en doğal süreci olan menopozun neden olduğu rahatsızlıklarla ilgili bilgilendirme yapan Elab Laboratuvarları Uzm. Dr. Tuğba Özülkü Sürenkök; " Kadınların bir kısmı ateş basması, gece terlemesi gibi belirtiler yaşarken bir kısmı daha ciddi sağlık problemleri ile karşılaşırlar. Kendinizi bu problemlere karşı nasıl koruyacağınızı bilmelisiniz" dedi.

Genelde menopoz 45-55 yaş aralığında görülüyor. Östrojen, FSH, LH, AMH gibi hormon testleri ile menopoz süreci hakkında bilgi sahibi olunabiliyor. Menopoz kabusu; vitaminler, hormonlar ve çeşitli kremlerle atlatılmakla birlikte ateş basması, gerginlik, gece terlemeleri, kilo alımı azaltılabiliyor.
Semptomların geçici bir süre yaşandığını belirten Elab Laboratuvarları Uzm. Dr. Tuğba Özülkü Sürenkök; "Kendinizi şımartmalı ve bu süreyi daha hafif atlatmaya çalışmalısınız. Hormon destek tedavisi ile belirtilerin önüne geçebilirsiniz. Yaşınız ve menopoza giriş zamanınız hormon destek tedavisi ve risk artışınızda önemli role sahiptir. Doktorunuzla konuşup kişisel riskinizi hesaplatmalısınız" dedi.

Menopoza Bağlı 7 Sürpriz Sağlık Problemi Nelerdir?
Kadınların bir kısmı ateş basması, gece terlemesi gibi belirtiler yaşarken bir kısmı daha ciddi sağlık problemleri ile karşılaşıyor. Bu problemler arasında Osteoporoz, Pelvik organ sarkması, Karaciğer rahatsızlıkları, Otoimmün hastalıklar, gözde kuruma, görme kaybı, uyku apnesi yer alıyor.

Osteoporoz: Kemik erimesi sonucu oluşan kırık menopoz döneminde sıklıkla görülüyor. Menopozda olan kadınlar, osteoporoza bağlı kemik kırığı riskinde %50 artış gösteriyor.

Pelvik organ sarkması: Pelvis tabanını oluşturan kasların zayıflaması sonucu görülüyor. Bu durum idrar kaçırma, tutuk idrar yapma, pelvik bölgede rahatsızlık ve sarkma hissi, yürürken zorlanma, sık idrar yolu iltihapları ve cinsel işlev bozukluğuna yol açıyor. % 41-50 kadında farklı seviyelerde sarkma görülüyor.

Karaciğer hastalıkları: Genç yaşlarda karaciğer; alkol, enfeksiyon ve fazla yağ tüketimiyle oluşan hasarı kolaylıkla yeni ve sağlıklı hücre oluşturarak onarabiliyor. Menopozda östrojen hormonundaki azalma sağlıklı hücre oluşumuna engel olarak hasarı yara izi dokusu ile onarmaya çalışıyor. Östrojen ayrıca mitokondri ve karaciğer hücrelerini de koruyor. Azalan östrojen karaciğer de yaşlanmayı artırıyor. Rutin kan tahlilleri ile karaciğer harabiyetini kontrol altında tutmak gerekiyor.

Otoimmün hastalıklar: Mutsuz ve yorgun hissetme, ateş basmaları normal menopoz belirtileri arasında yer alıyor. Ancak aynı zamanda Multipl Skleroz, Lupus, Romatoid Artrit gibi otoimmün hastalıklar içinde sinyal olabiliyor. Östrojen hormon düşüklüğü vücutta iflamasyon artışına neden oluyor.

Gözde kuruma: Sadece östrojen değil menopoz sırasında azalan testosteron seviyesi de sıkıntılara yol açıyor.

Duyma kaybı: Yaşla beraber duyma kaybı görülüyor ancak menopoza giren kadınlarda bu problem çok daha hızlı oluşuyor. Çünkü östrojen koklea (iç kulağın işitsel kısmı) da önemli rol oynuyor. Yüksek sesten uzak durulması gerekiyor. Yapılan çalışmalarda, duyma kaybı riskinde; düzenli egzersiz ile %17, beta-karoten tüketimi ile %12 azalma saptanmıştır.

Uyku apnesi: Menopoza giren kadında uyku apnesi riskinde 3 buçuk kat artış gözlenmiştir. Diyabet ve felç için de risk menopozda artıyor.
Kimlere hormon tedavisi uygulanmalı?    
Risklerine rağmen menopoz belirtileri için en uygun tedavi sistemik östrojendir. Sağlıklıysanız ve;• Şiddetli ateş basmaları ve diğer menopoz belirtileri varsa,• Kemik yıkımınız fazla ve diğer tedaviler fayda sağlamadıysa,• 40 yaşından önce menopoza girdiyseniz hormon tedavisinin faydaları riskinden ağır basar.
Erken menopoza girdiyseniz veya overleriniz alındı ve 45 yaşına kadar hormon desteği kullanmadıysanız;• Osteoporoz• Koroner kalp hastalığı• Erken ölüm• Parkinson benzeri belirtiler• Anksiyete veya depresyon riskiniz artmaktadır.Yaşınız ve menopoza giriş zamanınız hormon destek tedavisi ve risk artışınızda önemli role sahiptir. Doktorunuzla konuşup kişisel riskinizi hesaplatmalısınız.
Hormon Desteği Ne Kadar Güvenli?
Şu anda Amerika ve İngiltere'de 6 milyon kişi hormon desteği kullanıyor. Hormon tedavisinin riski östrojenin tek başına ya da progestinle birlikte verilmesine, kadının menopoz yaşına, östrojenin dozuna ve kişinin kardiyovasküler, kanser ve aile hikayesine bağlı olarak değişiklik gösteriyor. Hormon destek tedavisi öncesi kadın üreme organları ve meme muayenesi yapılması gerektiğine dikkati çeken Elab Laboratuvarları Uzm. Dr. Tuğba Özülkü Sürenkök; "Hastada yapılması gereken biyokimyasal testler arasında Tam kan sayımı, Tam idrar tetkiki, Sedimentasyon, Lipid profili, Glukoz, Karaciğer fonksiyon testleri, Böbrek fonksiyon testleri, Kemik markerları ve Gaitada gizli kan yer alıyor" dedi. Hormon destek tedavisinin uygun olmadığı durumlar ise Karaciğer ve böbrek hastalığı, Akut derin ven trombozu, damar tıkanıklığı hastalıkları, kalp hastalığı, meme kanseri ve rahim kanseri olanlar olarak sıralanıyor.

Hormon Destek Tedavisi Kullanıyorsanız Riskinizi Nasıl Azaltabilirsiniz?

Kendiniz için en uygun ürünün ve metodun kullanılması gerektiğini dile getiren Elab Laboratuvarları Uzm. Dr. Tuğba Özülkü Sürenkök; Hormon desteğinizi; tablet, yapıştırmalı flaster, jel, vajinal krem ya da rahim içi spiraller şeklinde kullanabilirsiniz. Kullandığınız tedavi dozunu mümkün olan en düşük seviyede tutun. 45 yaş üstü iseniz kullandığınız tedaviyi etkin en düşük dozda ve sürede sınırlamalısınız. Kan tahlilleri, mamografi gibi testlerle riskinizi kontrol altında tutmalısınız." dedi. Günlük rutininize de fiziksel aktivite ve egzersizi, sağlıklı gıdayı eklemeniz gerekiyor.

Zayıflamak için yağ yakıcı 5 gıda

Yazın kendini iyice göstermesiyle birlikte fazla kilolarla vedalaşma isteği de hayli artıyor. Kim istemez ki mayo, bikini tercihi yaparken fazlalıkları kapatanları değil rengarenk, desen desen olanları seçmeyi. Hiçbir şey için geç sayılmaz. Çünkü hayal ettiğiniz ölçülere 5 besin sayesinde ulaşabileceksiniz. 

Üstelik bunun için sizi aktar aktar dolaştıracak ve yerken ağzınızı burnunuzu buruşturacak memnuniyetsizlik yaratan tatlar da yok. Yalnızca beslenmenize yağ yakıcı 5 gıdayı eklemeniz yeterli.

Sports International diyetisyeni Şeyma Yılmaz, özellikle yağ yakımında çok iyi sonuç veren bu 5 besine dikkat çekiyor ve bir an önce forma girmeye karar verenlere bu yiyeceklerin yağ yakıcı etkilerini anlatıyor; "Yağ yakıcı özelliği olan bu 5 besini hemen her yerde bulmanız mümkün. Hemen buzdolabına koşun hepsi olmasa bile en az 3 tanesinin sizi beklediğini göreceksiniz. Kilo vermeye karar verdikten sonra listenizde yer vermeniz gereken bu 5 besinin özellikle yağ yakımına yönelik egzersizlerle birlikte mucizevi etkisi hayal ettiğiniz ölçülere kavuşmanızı sağlayacak."

İşte kaloriyi düşürüp kilo kontrolünü gerçekleştirebileceğiniz her an her yerde bulabileceğiniz yağ yakımında etkili 5 besin;

1.KİVİ: 90'ların yemesi lüks sayılan meyvesi kivi artık ülkemizde de yetiştirilmekte, her yerde satılmakta hatta şu an belki de buzdolabınızda. Bu efsane meyve, portakal ve limona göre 2 kat daha fazla C vitamini içermektedir. C vitamini vücutta yağ yakma metabolizmasına etki eden karnitin sentezine yardım eder. Yapılan araştırmalar egzersiz öncesinde yeterli miktarda C vitamini alan bireylerin daha fazla yağ yakabildiklerini göstermektedir. Günde sadece bir kivi yemek günlük C vitamini ihtiyacını fazlasıyla karşılar. Bunların yanı sıra lif içeriği oldukça yüksek olan kivi tok kalmanızı sağlarken yüksek potasyum içeriği ile spor sonrası kas ağrıları için de birebirdir.

2. SALATALIK: Su oranı iyi ve düşük kalorili bazı besinler ara öğünler için çok iyi bir tercih olabilir. Salatalık %95 su içeriğiyle midede doygunluk sağlar ve öğünde alacağınız kalorinin düşmesine neden olur. Kilo kontrolü için hazırlanan diyetlerde sınırsız tüketime sahiptir. Acıktığınızda salatalık iyi bir seçenek olacaktır. Lif içeriğinin azalmaması için kabuklu tüketimi tercih edilmelidir.

3. YOĞURT: Yoğurt ekmekle birlikte memleketimiz hanelerinin demirbaşı durumunda bir besin olup göbek yağlarını eritmekte 10 kaplan gücündedir. Fakat önemli olan yağ yakarken kas kitlesini de korumak olduğundan yoğurt yüksek kalsiyum içeriği ile hücrede yağ yakma metabolizmasını arttırırken yüksek protein içeriğiyle ise kas kitlemizi korur. Yapılan çalışmalarda her gün yoğurt tüketen bireylerin tüketmeyenlere göre daha fazla kilo verdikleri ve bel çevresindeki yağların daha fazla azaldığı görülmüştür. Aynı zamanda yoğurt yağ yakma metabolizmasında etkili olan Konjuge Linoleik asit içermektedir (CLA). Konjuge Linoleik asit süt yağında bulunmaktadır. Hem kaloriyi düşürüp kilo kontrolü sağlamak için hem de yağ yakmada oldukça etkili bu yağ asitinden faydalanabilmek için yarım yağlı yoğurt tüketilebilir.

4. ENGİNAR: Karaciğer dostu olarak tanınan enginar, magnezyum, potasyum ve lif deposu. İçeriğindeki yüksek magnezyumla yağ yakımını hızlandırmakta aynı zamanda yüksek potasyum içeriği ile vücudumuzun sıvı dengesini sağlamaktadır. Yüksek lif içeriğiyle ise tok tutmaktadır. Çiğ veya haşlanmış olarak salatalarınıza ilave edebilir veya ara öğünlerinizde yoğurdunuzun içerisine rendeleyerek yağ yakma metabolizmanızı tetikleyebilirsiniz.

5. AHUDUDU: Sempatik ismi ve yüksek antioksidan içeriğiyle yaz aylarının detoks meyvesi ahududu son zamanlarda yağ yakıcı meyve olarak da yükselişe geçti. Bu dostumuz da yüksek lif içeriğiyle tokluk duygusu yaratırken aynı zamanda bağırsaklardaki fazla yağı bağlayarak dışkıyla atılmasını ve alınan kalorinin düşmesini sağlıyor. Bunların yanı sıra C vitamini ve potasyum içeriği oldukça yüksek. Üstelik bir çay bardağı (150 gr) ahududu yalnızca 51 kcal.

Işık ve ses dalgaları ile gözaltı morluklarıa son

Kişinin yorgun, uykusuz, yaşlı ve depresif görünmesine neden olan gözaltı morlukları ve gözaltı torbalarından, en son teknoloji ışık ve ses dalgaları yöntemi ile kurtulabilirsiniz.

Her yaş grubunda görülebilen gözaltı morluklarından ve gözaltı torbalarından cerrahi müdahaleye ve kozmetik uygulamalara gerek kalmadan ışık ve ses dalgaları ile kurtulmak mümkün.

Yorgunluk, stres, bilgisayar başında çok fazla vakit geçirmek ve uykusuzluk gibi nedenler gözaltı morluklarının oluşmasını hızlandırabiliyor. Her yaş grubunda görülen gözaltı morluklarından ve gözaltı torbalarından cerrahi müdahale ve kozmetik uygulamalara gerek kalmadan kurtulmak günümüz tıp teknolojisi ile artık mümkün hale geldi.

Medikal Estetik Hekimi Dr. Emre Çiçek, gözaltı morluk ve torbalarından kurtulmak isteyenler için bunun Işık ve ses dalgası ile çalışan özel lazer yöntemi ve kimyasal peelingten geçtiğini açıkladı. Dr. Emre Çiçek, yöntemle ilgili şunları söyledi; “Işık ve ses dalgalarından oluşan bir teknoloji olan Özel lazer peeling ve kimyasal peeling kombinasyonu ile gözaltı morlukları ve gözaltı torbaları ağrısız ve acısız şekilde 1-2 seansta giderilebilmektedir. Özellikle göz kapağı altı tear trough dediğimiz gözyaşı kanalı deformelerinde ışık dolgusu enjeksiyonu tedavisi ile çok başarılı sonuçlar almaktayız. Gözaltı torbalanmalarında ise Ulthera dediğimiz ameliyatsız yüz germe sisteminin gözaltı problarına özel ses dalgası gönderen sistemi ile cilde herhangi bir hasar vermeden cilt altının ısıtılması sayesinde ciltte sıkılaşma ve gerginlik sağlanıyor’.’

Göz Altı Morlukları Nasıl Oluşuyor?
Kişinin yorgun, uykusuz, yaşlı ve depresif görünmesine yol açan gözaltı morluklarının oluşma sebebini anlatan Dr. Emre Çiçek, “Göz çevresindeki kan damarlarının cilde yakın olması, yağ torbalanmasına bu da damarlarda dolaşımın iyi olmaması ve kan toplanmasına neden olabiliyor. Ayrıca bu durum göz çevresinde pigmentasyon artışına da neden olmaktadır. Her iki sorunda da alt kapakta olduğu gibi, kirpiklerden kaşa kadar üst kapağı da kaplar’’ dedi.

Gözaltında ve göz çevresinde dolaşımı hızlandırıcı, hücreleri yenileyen kozmetik ürünlerin kullanılmasının, morlukları biraz hafifletebildiğini belirten Dr. Emre Çiçek, daha hızlı, kalıcı ve gözle görünür sonuçlar için ses ve ışık dalgası ile çalışan özel lazer peeling ve kimyasal peeling tedavileri ve ışık dolgusu enjeksiyonlarını kullandıklarını belirtti. Dr. Emre Çiçek, “Gözaltı torbalanmalarında ise Ulthera dediğimiz ameliyatsız yüz germe sisteminin özel gözaltı torbaları tedavisinde çok etkin olduğunu yüz güldürücü sonuçlar verdiğini görüyoruz” dedi.

Düz Tabanlı Ayakkabılar Kıkırdak Hastalığı Nedeni

Yaş ilerledikçe görülme sıklığı artan kıkırdak hastalıkları, günümüzde artık spor yaralanmalarına bağlı olarak 13-14 yaşından itibaren de ortaya çıkabiliyor. 

Kıkırdak deformasyonları tam olarak iyileşemediğinden, kıkırdakta bir sorun oluşmasını engelleyici önlemler almak gerekiyor. Kilo vermek, fazla düz tabanlı ayakkabılar giymemek, stres kontrolü, alkolden uzak durmak, düzenli egzersiz ve 40 yaş sonrası dizi zorlayıcı sporlardan kaçınmak bunların başında geliyor.

Memorial Şişli Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Bölümü'nden Prof. Dr. Bülent Aksoy, kıkırdak hastalıklarının nedenleri ve tedavi yöntemleri hakkında bilgi verdi.

60 kilo kişinin diz yükü 480 kilo
Yürüme sırasında vücut ağırlığının bir, merdiven çıkarken 3, inerken 5 ve dizleri kırarak oturma ve çömelme gibi pozisyonlarda 8 kat yük dizlerin üzerinde hissedilmektedir. Özellikle dizlerini kırar bir pozisyonda uzun süre çalışan; anaokulu öğretmeni ya da parke ustasının kıkırdak sorunu yaşaması kaçınılmazdır. Eğer dizlerinde sorun varsa, kısa sürede bu sorun geri dönüşümsüz bir duruma gelir. Bu nedenle diz sağlığı için kilo vermek çok önemlidir. Kıkırdaklarda herhangi bir sorun yaşanmaması için örneğin, 1.80 boyundaki bir kişinin en fazla 80 kilo olması gerekir.

Ofis çalışanı kadınlarda diz hastalıklarının nedeni stres
Kıkırdak sorunları kadınlarda, erkeklere oranla daha sık görülür. Özellikle ofiste hareketsiz pozisyonda masa başı çalışanlar; bel, boyun ve sırt ile birlikte diz ağrısı sorunları ile karşı karşıyadır. Stres bu ağrıların ortaya çıkmasında çok önemli bir faktör ve 4-5 kat artmasına yol açar. Uzun süre yolculuk yapan ve araç kullanan kişilerde, yürüyememe ve dizde kilitlenme ili ciddi ağrı sorunları yaşanabilir.

Çok düz ve ince tabanlı ayakkabılara dikkat
Düz ayakkabılar kıkırdak sorunlarını daha da artırır. Özellikle babet tarzı ayakkabılar ve ince tabanlı terlikler kıkırdak sorunlarını tetikler. Bu ayakkabılar ayağı taşıyabilme gücüne sahip değildir. Bu nedenle ayakta ciddi yorgunluklara ve dize yük binmesine neden olur. İdeal bir ayakkabının topuk yüksekliği 2.5 santimetre olmalıdır. Bu nedenle tercih edilmesi gereken ayakkabı tarzı hafif topuklu olanlardır. Çünkü bu ayakkabılar dizin arkasından geçen kasların gerginliğini azaltır, kaslar gevşer ve ağrılar daha az olur.

Dizi zorlayıcı sporlar 40 yaş sonrası sakıncalı
Bisiklet, kürek ve tenis gibi dizin kıvrılıp açılması ile yapılan sporlar, 40 yaşından sonra tercih edilmemelidir. Çünkü dize bir anda aşırı miktarda yük binmesi, yıllardır uykuda olan diz kıkırdağını bir anda bozabilir. Anormal ağrılar ve şişmeler meydana gelebilir. 40 yaşına kadar spor yapmamış bir kişi bir anda spora karar verirse, buna kısa sürelerde ve düşük tempolarda başlamalı, zaman içerisinde artırmalıdır.

Kıkırdak sağlığı için basit egzersizler yapın ve alkolü sınırlandırın…
• Herhangi bir seyahat ya da zorlanmadan sonra kişi dizinde ağrı, zorlanma ve kilitlenme hissediyorsa yoğun buz yapmalıdır. Dizi uzatarak istirahat etmek gerekir. Basit ağrı kesicilerin yardımı olur.
• Basit dizlikler, egzersizler, dizin hem önündeki hem de arkasındaki kas grubunun çalıştırılarak kuvvetlendirir ve dize binen yükün kaslar tarafından alınıp dizin rahatlatılması sağlanır. Ancak dizlik kullanmak için doktorun önerisi alınmalıdır.
• Diz için en iyi egzersiz, düz bacak kaldırma yöntemidir. Diz, ayak bileği ve kalça aynı hizadayken düz olarak topuk yerden 45 santimetre yukarı kalkacak ve 10'a kadar sayılacak. İndirip birkaç saniye geçirdikten sonra tekrar kaldırılacak. Günde 100 kez bunu yapmak gerekir.
• Dizin altına bir havlu rulosu, kırlent ya da yastık koyarak dizle yastığı ezmek de önemli bir egzersizdir. Ne kadar basılırsa üst kaslar o kadar sıkılaşır. Bu hareketlerle kıkırdak yapısının da geleceğe yönelik korunmasına yardımcı olmak mümkündür.
• Yüzme her şart altında tavsiye edilir. İyi bir ayakkabı ile de düz yol yürümekte hiçbir sakınca yoktur.
• Alkol kullanımına bağlı olarak kemik iliği ödemi özellikle 40 yaşından sonra çok yoğun bir şekilde görülür. Bu da, kıkırdağı bozan bir problemdir. O nedenle alkol kullanımına dikkat etmek gerekir.
• Kortizon kullanımı ve diyabet de kıkırdak sorunlarına neden olabilir. Hasta mutlaka düzenli kontrolden geçmelidir.
• Mutlaka, spor ile uğraşan bir ortopedi hekimi ile temas halinde olunmalıdır.

Özel teknikler ile şikayetler azaltılabilir
Kıkırdak sorunları, günümüzde bazı özel tedavi yöntemleri ile kontrol altına alınmakta ve hastaların şikayetleri azaltılmaktadır. Kıkırdak tıraşlaması, sağlam bir doku ile kıkırdağın sorunlu bölgesine mozaikleme yapmak, kıkırdakla dondurma tekniği olan mikro kırık, laboratuvar ortamında kıkırdak doku elde etmek ve bunu sorunlu bölgeye yerleştirmek bu yöntemlerden bazılarıdır. Çok genç yaşlarda ortaya çıkan kıkırdak sorunlarına zamanında ve doğru müdahale yapıldığında, kıkırdak kurtarılabilir. Ancak kıkırdak yerinden ayrıldıktan sonra canlılığını yetirmişse, tamir seçenekleri de giderek zayıflar. Özellikle çok genç yaşlarda kıkırdak yaralanmalarından korunmak için; tekvando, karate gibi sporlardan uzak durmak önemlidir.

Porsiyonunu Kontrol Etme Zamanı

Yıllardır, bazı insanların zayıf kalırken, bazılarının neden şişmanladığı ve fazla kilonun verilmesi ve korunmasının neden bu kadar zor olduğu ile ilgili çokça açıklama yapıldı. Ülkemizdeki obezite oranı son 5 senede yaklaşık yüzde 20 artış olduğu düşünüldüğünde zorunlu porsiyon kontrolü kaçınılmaz son oluyor. 

Diyetisyen Kübra Bal porsiyon kontrolünü nasıl sağlayabiliriz konusunu açıklarken, buzdolabınızda olması gereken ve en önemlisi sevilerek yenebilecek besinleri de sıralıyor.

Porsiyon Harfiyatından Vazgeç
İnsanlar büyük boyu gördülerinde maalesef onu tercih ediyor. Bu durum ağırlıklı olarak hem Türkiye'de hem de Amerika'da bu şekilde ilerliyor. Beslenme alışkanlıklarında ucuz gıdaların ve yağların piyasada gitgide artmasıyla marketlerde kampanyalı ürünler yada büyük paketler daha hesaplı gözüküyor. Cebe faydalı durumlar kişide fazla kiloya ve porsiyon harfiyatına sebep olabiliyor. Ayrıca Türk toplumunun alışkın olduğu büyük tencerelerde yemek pişirme alışkanlığı da daha fazla yemeye sebep oluyor ve dolasıyla da istenmeyen kiloya ve hastalıklara davetiye çıkartıyor.

Kontrol Senin Elinde
Diyetisyen Kübra Bal ''zorunlu porsiyon kontrolü'' ile her zaman doğru miktarlarda yemek alışverişi yapmanızı, pişirmenizi ve buzdolabınızda hazır halde bulundurmanızı öneriyor. Buzdolabında öğünlerinizin yer alması biranlık açlık krizinin sonunda yüksek kalori almanızı önleyebilir. Sevdiğiniz yiyeceklerden uygun miktarlarda bulundurmanız sizi sağlıklı beslenme alışkanlığına da yönlendirmeye yardımcı olacaktır.

Mutfağını Düzenle

Et, tavuk, balık reyonu:
Et reyonuna geldiğinizde ilk yapmanız gereken tüketeceğiniz etin çeşidini ve alacağınız miktarı belirlemek.
Canınız kırmızı et çektiyse görünür yağlarının olmamasına dikkat etmelisiniz. Özellikle yağ içeriği daha az olan antrikot veya biftek kırmızı ette en doğru seçimler olacaktır.
Tavuk alacaksanız, göğüs kısmı daha sağlıklıdır. Eğer lezzeti ön planda tutanlardansanız yağ içeriği biraz daha fazla olan but'u da tercih edebilirsiniz. Nadir de olsa kendinize kanat ziyafeti vermek istiyorsanız dikkat: 4-5 adetten fazla tüketmemelisiniz.
Balık en sağlıklı et grubu olsa da ülkemizdeki tüketim oranı maalesef çok düşük. Oysa zengin Omega-3 içeriği ile balık alternatifsizdir.

Abur-Cubur Reyonu Bizimle Değilsin
Aç olarak gidilen alışverişlerde en tehlikeli reyon abur-cubur reyonudur. Eğer alışverişe aç karnına çıktıysanız yada uzun süre besin tüketmemişseniz kendinizi bu reyonun önünde bilinçsizce alışveriş yaparken bulabilirsiniz. Bu yüzden alışverişe her zaman tok karnına çıkmaya özen göstermeli, kendinizi ödüllendirdiğimiz bu reyonda doğru seçimi yapmaya dikkat etmelisiniz.
Çikolata alacaksanız daha çok bitter olan çikolatalarla kalori içeriği düşük olan barları; bisküvi alacaksanız light olanları ve krakerleri tercih etmelisiniz. Kremalı, karamelli, yüksek kalorili çikolatalar ise karın bölgesinde yağlanmaya neden olacağı için kaçınılması gerekenler arasındadır.

Sağlıklı yaşamın en önemli destekçisi içecek reyonu
Doğru içecek tercihi hem kilo vermek isteyenler hem de sağlıklı beslenmeyi bir yaşam biçimi haline getirenler için önemlidir. Asitli içecekler, siyah çay, kahve içmek yerine ıhlamur, yeşil çay, beyaz çay, chai tea, ekinezya, rooibos, kuşburnu gibi bitki çayları şekersiz olarak sıklıkla tercih edilebilirsiniz. Bu sebeple dolabınızda bunlara yer açın. Eğer diyetteyseniz market alışverişlerinizde sıcak çikolatadan uzak durmaya çalışın. Unutmayın 1 bardak sıcak çikolara ortalama 300 kalori demek. Çok canınız çektiyse de light olanını tercih edebilirsiniz. Yağlı, bol salçalı akşam yemeklerinizi ise pişirmemek sizin elinizde. Bunlar yerine sağlıklı sebze yemekleri ve ızgara et seçeneklerini hayata geçirebilirsiniz.

Diyetisyen Kübra Bal

İlişkinizi uzatacak 7 heyecanlı öneri

Aşkın ömrü kaç yıldır bilinmez ama ilk günkü gibi sürmediğini de artık herkes biliyor. Peki aşk bitince ilişkiyi çöpe mi atacağız? Tabiki hayır! Aşk bittiyse sevgi de mi bitti... 

Hemen paniğe gerek yok, ayların yılların hatrına biraz daha emek harcayarak, rutinleri biraz değiştirerek, ilişkinizin ilk günkü heyecanını yakalaması hiç de zor değil.

1- Sekste yeniliklere açık olun 
Uzun zamanlı ilişkilerde seks de zamanla aynı sebeplerin aynı sonuçları yaratacağı döngüdeki yerini alır. Ancak böyle durumlarda hatırlamanız gereken ayrıntı, en önemli seks organınızın beyniniz olduğu gerçeğidir! Kendinizi yeni olasılıklara açık tutup partnerinizi de bu yenilikler için teşvik etmelisiniz. Cinsel soğukluk kimi zaman tahrik yöntemlerini fazla kullanamamaktan ileri gelebilir. "Hayatınızın Geri Kalanında Nasıl Muhteşem Bir Cinsel Yaşamınız Olur?" kitabında Val Sampson, öncelikle sekse odaklanmayı ön koşul olarak veriyor.

Günün geri kalan saatlerinde yaşadığınız saatleri unutmalı ve sadece o an yaşadıklarınıza odaklanmalısınız. Eğer böyle yaparsanız, beyniniz ilişkiye girmeden önce kendini bu ilişki için hazır hissetmeye başlayacak. Mesela ona romantik notlar yazın ve cebine koyun. Cep telefonunun telesekreterine hoş mesajlar bırakın. Ve son olarak da ilişkiye girmeden önce ne yaptığınızı düşünün ve eğer alışkanlığınız televizyon seyretmekse o zaman bunu değiştirin. İki kişilik yapılabilecek aktivitelerde bulunun, yürüyüşe çıkın, bara gidip bir içki için veya sadece el ele tutuşun.

2- Zaman zaman ayrılın! 
İlişki uzmanı Philip Hodson'a göre eğer birey olarak var olabiliyorsanız o zaman ilişkilerde yere daha sağlam basmanız mümkün.
Farklılıklarınızı keşfedin ve onları taçlandırın. Çünkü bu sayede birbirinize anlatacak daha çok şeyiniz olacak. Ayda en azından bir hafta sonunu ayrı geçirin ki tekrar bir araya geldiğinizde paylaşacak anılarınız olsun. Kısa ayrılıklarda çiftler birbirini özler ve bu özlem neden beraber olmayı seçtiğinizi tekrar hatırlatır. Dışarı çıkın, arkadaşlarınızla zaman geçirin. Yeni şeyler keşfedin, yalnız seyahata çıkın. Sakın “Bir elmanın iki yarısıyız.” masalına inanmayın. Unutmayın ki, siz bir bireysiniz ve bu ilişki siz bir çilek o da bir elma olduğu için güzel.

3- Üçüncü kişiden hoşlanmaktan korkmayın 
Bir çok insan, ilişki yaşayan insanların bir başkasından etkilenmesini ilişki için büyük bir problem olarak görür. İlişki uzmanları bunun öyle olmadığını söylüyor. Psikoterapist Paula Hall, karşı cinsten hoşlanmanın insan doğasından olduğunu bu nedenle aşıksanız bile sizi etkileyebilecek üçüncü kişiler olduğunu doğruluyor. Bu konuda önemli olan konuyla nasıl baş ettiğiniz. Partnerinizle duygularınızı paylaşmaktan çekinmeyin. Ancak bunu duyarlı bir biçimde yapmalısınız, çünkü konuşarak işleri olduğundan fazla büyütmeniz kimsenin işine yaramaz.Partneriniz onu sevdiğinizi ve sadece onunla beraber olmak istediğinizi bilsin yeter.

4- Tartışın, ama 5 dakika!
Hiç tartışmayan çiftler olduğu mitine inanmayın. İlişkilerde tartışmalar olur ve zaman zaman tartışılması ilişki açısından sağlıklı sonuçlar doğurur. Önemli olan daha iyi tartışmayı öğrenmektir. Psikoterapistler bu durumda en iyi yolun tartışmaları kısa tutmak olduğunu söylüyorlar. 5-10 dakikayı aşan tartışmalarda bir yürüyüşe çıkmanız iyi bir fikir olabilir. Önemli olan eski defterleri açmamaya çalışmak ve birbirinize karşı suçlayıcı olmamak. Kırgınlıklarınızı ufakta olsa hemen söyleyip içinizden atarsanız o zaman bu kırgınlıkIar birikip bir dağ oluşturmaz.
                 
5- Paylaşılan hayaller, paylaşılan bir gelecek 
Uzun süreli ilişkilerde çiftler artık birbirlerine hayallerinden fazla bahsetmiyor. Ancak ilişkide zaman zaman ilişkide kişiler birbirlerine hayallerini sormalı ve kendi hayallerini anlatmalı.Arabanızı bile bakıma sokuyorsunuz peki ya ilişkiniz için aynı özeni gösteriyor musunuz? Ayda bir kendinize ve ilişkinize uzaktan bakmayı deneyin. Neleri isteyerek yaptınız, neleri istemeden? Hangi davranışlarınız partnerinizi de mutlu ettiği için sizin için bir zevkti? Peki ya nelere kırıldınız? İlişkiye başladığınız zamanlarda ne hayalleriniz vardı ve şimdi neler var? Gelecek için heyecanlanıyorsanız, bunu partnerinizle paylaşın.

6- Her şeyi ciddiye almayın 
Hayata olumlu bakmaya çalışın. Bardağı dolu tarafından görmek ilişki içindeyken de sizi rahatlatır. Tatilde olduğunuz zamanları düşünün. Geçtiğimiz yaz, güney sahillerinde ne güzel de anlaşıyordunuz. Peki neden? Çünkü sıklıkla aynı fikirde oluyordunuz. Tatildeyken ‘Şimdi ne yapalım’ sorusunun cevabı çoğunlukla ‘Sen nasıl istersen’ idi. Elbette ki bu kendi isteklerinizden vazgeçmeniz anlamına gelmiyor. Ancak küçük anlaşmazlıkları büyük tatsızlıklara vardırmadan çözmek sizin elinizde. Bırakın bir seferde ayakkabısını halının üzerinde giysin. Vişne suyunu beyaz koltuğun üzerinde içsin. Akşam seyredeceğiniz film konusunda tartışacağınıza ortak bir karara varmaya çalışın. Siz sakin ve huzurlu davrandığınızda karşınızdakinin de size karşı davranışı değişecektir.

7- Rol modelleri yaratın 
Rol modellerine ihtiyacı olan sadece çocuklar değildir. Yetişkinlerinde kendilerine rol modelleri seçmeleri kimi zaman çok yararlı olacaktır. Londra Üniversitesi'nden İlişki Uzmanı Dr. Petra Boynton, sizin ilişkiniz açısından bir rol modeli çift belirlemenizin ne kadar önemli olabileceğine değiniyor ve "kendinize istediğiniz herhangi bir rol modeli belirleyin ve o çiftin davranış kalıplarının size uyup uymayacağını görün" diyor.

Rol modeli çift elbette ki ilişkiden ilişkiye farklılık gösterecektir. Çevrenizi gözleyin. En yakın arkadaşınız ilişkilerinde çok soğukkanlı ve ona özeniyor musunuz? Kuzeniniz kocasıyla çok yakın arkadaş, peki bunu başarıyorlar? Çevrenizdeki olumlu olayları kendi yaşamınıza uygulamak çoğunlukla olumlu sonuçlar doğurur. Kimbilir belki sizin ilişkinizi de kendisine uzaktan rol modeli yapacak bir tanıdığınız vardır.